|Bizim milletimizin adalet düzeyi,
başka milletlerin adaletinden
aşağı kalamaz.
M.Kemal Atatürk

 

Marka Hukuku Temel Esaslar

1. Genel Bakış

Marka kavramı 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu[1]’ nun (SMK) 4. maddesinde tanımlanmıştır. İlgili maddeye göre marka, bir işletmenin mal ve hizmetlerini, rakip işletmelerin ürün ve hizmetlerinden farklılaştıran özgün işaretler bütünü olarak tanımlanmaktadır. Bu işaretler, tüketiciler nezdinde farklılaşmayı sağlamak ve marka kimliğini oluşturmak amacıyla kullanılmaktadır.

İşaretin marka olarak tescil edilebilmesi için marka hakkı sahibine sağlanan korumanın kapsamı, açık ve kesin bir şekilde anlaşılabilir olacak şekilde sicilde gösterilebilir olmalıdır. Bu kapsamda, kişi adları da dahil olmak üzere; sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi gibi her türlü işaret marka olarak tescil edilebilir (SMK m. 4). Bu çerçevede, marka hakkına ilişkin sağlanan korumanın, açık ve belirgin bir şekilde sicilde gösterilemediği ve işaretin soyut fikirler barındırdığı durumlarda, SMK’nin sunduğu korumadan yararlanmak mümkün değildir[2].

Seçilen bu işaretin, elbette ki kanunda düzenlenen ret nedenlerine de takılmaması gerekir (SMK m. 5 ve m. 6). Bu çerçevede, örneğin markanın, kamu düzenine, ahlaka ve adaba aykırı olmaması, dini değerleri ve sembolleri içermemesi, ayrıca hizmetlerin yapıldığı zamanı ve karakteristik özelliklerini belirten işaretler veya amblemler barındırmaması gerekmektedir[3].

Marka, belirli bir mal veya hizmet ile bağlantılı olarak kullanılır. Markanın bu işlevine kaynak gösterme fonksiyonu denilmektedir[4]. Marka, tanımından da anlaşılacağı üzere; işletme ile mal/hizmet arasındaki bağlantının kurulmasında rol oynamaktadır[5].

Markanın bir diğer fonksiyonu ise, ayırt etme fonksiyonudur. Markanın bu özelliği, işletmelerin mal ve hizmetlerini birbirinden ayırt etmek için kullanılır. Bu hususta seçilecek markanın, benzer mal ve hizmetlerde kullanılan işaretlerden farklı olması gerekir. Aynı zamanda markanın, işareti olacağı mal ve hizmetlerin karakteristik özelliklerini de içermemelidir[6].

Marka, yalnızca bir işletmeyi diğer işletmelerden ayırt etmeye yaramaz; aynı zamanda, üzerinde bulunduğu malın kalitesi üzerinde de tüketiciler nezdinde bir olumlu bir intiba bırakmayı amaçlar[7]. Bu nedenle, kanun koyucu, marka hakkı sahibine, markasının kötüleştirilmesine yönelik fiilleri, SMK’nın 152/2 kapsamında önleme imkânı tanımıştır.

Markalar, hizmet gösterdikleri amaca göre belli kategorilerde sınıflandırılabilir[8]. Örneğin, bir işletmenin mal ve hizmetlerini, diğer işletmelerden ayırt etmeye yarayan işaretlere hizmet markası denilmektedir[9]. Ürünler üzerine konulan işaretler de ticaret markası olarak tasnif edilmektedir[10].

Markadan yararlanacak kişilere bağlı olarak da marka türleri gelişebilir. Sözgelimi, ferdi (bireysel) marka, yalnızca sicilde kayıtlı marka hakkı sahipleri açısından hak doğurur[11]. Üstelik, marka üzerinde birden fazla hak sahibinin bulunması da durumu etkilememektedir[12]. Ortak veya garanti markaları ise, marka hakkı sahipleri dışında (belirli şartların sağlanması halinde) başka kişilere de SMK’den doğan hakları tanımaktadır[13].

2. Marka Hakkının Ortaya Çıkış Süreci

SMK’nin marka hakkı bazında sağladığı korumadan yararlanabilecek kişiler, 3. maddede ele alınmıştır. Buna göre, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları veya yerleşim yeri Türkiye sınırları içerisinde olan ya da Türkiye’de sınai ve/veya ticari faaliyet yürüten kişiler, marka başvurusunda bulunabilir. Son olarak, Paris Sözleşmesi veya Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş anlaşması hükümleri dahilinde kalan kişiler ile karşılıklılık ilkesi gereği koruma sağlanan devletlerden birinin uyruğundan olan kişiler de başvuru hakkına sahiptir. Görülmektedir ki SMK’nin sağladığı korumadan yararlanılabilmesi için başvuru sahibinin, mutlaka Türk vatandaşı olması gerekmemektedir. Türkiye’de yerleşim yerinin olması veya Türkiye’de sınai ve/veya ticari faaliyet yürütmesi yeterlidir. Elbette ki SMK m. 3/c ve ç maddeleri halinde de başvuru sahibi yasal bir hak elde eder[14].

Başvuru sahibi, marka olarak kullanmak istediği işareti dilediği gibi seçmekte kural olarak özgürdür. Bununla birlikte, kamu düzeni veya bazı hukuk kuralları, işaret seçimlerine çeşitli kısıtlamalar getirebilmektedir. Nitekim bu kısıtlamalar, SMK’de mutlak ve nispi ret nedenleri başlığı altında düzenlenmiştir (SMK m. 5 ve 6).

SMK’de düzenlenen mutlak ret sebepleri, kamu düzeni ile ilgilidir[15]. Yargıtay uygulamaları çerçevesinde mutlak ret nedenlerinin, tescil aşamasında TÜRKPATENT tarafından; dava aşamasında ise mahkemece re’sen gözetilmesi gerekir. Bu hususta Yargıtay’ın 19.11.2003 tarihli kararı, “Mutlak ret sebepleri, Enstitü’ ce kendiliğinden (resen) dikkate alınarak incelenmesi gerektiği gibi uyuşmazlığın yargıya intikal etmesi halinde mahkemelerce de resen incelenmesi gerekir. Çünkü mutlak ret nedenleri bir def’i olmayıp bir itiraz sebebidir.” [16] şeklindedir.

SMK m.5’te tescile mutlak engel sebepleri tahdidi olarak sayılmıştır. Bu çerçevede, SMK m. 4 kapsamında marka olamayacak işaretler[17], mutlak ret nedeni olarak hüküm altına alınmıştır. Sözgelimi, korumanın kapsamı sicilde açık ve kesin olarak gösterilemeyen ve ayırt edici niteliği bulunmayan işaretler, TÜRKPATENT tarafından re’sen reddedilir.

Herhangi bir ayırt ediciliği bulunmayan işaretler de SMK m. 5/1-b gereği TÜRKPATENT tarafından reddedilmelidir. Buradaki kıstas, tescil edilmek istenen işaret ile mal ve hizmet arasında somut bir ayırt ediciliğinin varlığıdır[18]. Kullanım sonucu marka, ayırt edicilik kazanmış ise; artık bu hükme dayanılarak markanın reddine karar verilemez (SMK m. 5/2).

Ticaret alanında, malların cinsini, çeşidini, vasfını, kalitesini, miktarını, amacını, değerini veya coğrafi kaynağını belirten, ayrıca malların üretildiği ya da hizmetlerin sunulduğu zamanı ifade eden ya da malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini tanımlayan işaretler veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler, marka olarak tescil edilemezler (SMK m. 5/1-c). Söz konusu işaretler, genel kullanıma açık ifadeler olup, tescili talep edilen mal ve hizmetlerin özelliklerini yansıttığı için marka olma özelliği taşımamaktadır[19]. Kullanım sonucu markanın ayırt edicilik kazanması halinde; bu hükme dayanılarak markanın reddine karar verilmesi kanun gereği mümkün değildir (SMK m. 5/2).

Kanunumuzda, tescilli bir markanın birebir “aynısı” ya da “ayırt edilemeyecek derecede benzerinin[20]”; aynı veya aynı tür mal ve hizmetlerde kullanımı mutlak ret sebebi olarak ele alınmıştır (SMK m. 5/1-ç). Bunun yanında, işaretin aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer olmaması fakat karıştırılmaya müsait olunması hali de nispi ret nedeni olarak kanunda yer edinmiştir (SMK m. 6/1). Görüldüğü üzere, daha önce tescilli veya başvuruda bulunulmuş bir marka ile sonraki işaretin birebir aynı olması halinde TÜRKPATENT, bu benzerliğin iltibasa yol açıp açmadığını dahi incelemeden re’sen ret kararı verecektir[21]. Bu hususta önceki marka sahibinin muvafakati sayesinde markanın tescili mümkün hale gelebilmektedir[22] (SMK m. 5/3).

SMK m. 5/1-d uyarınca ticaret alanında, herkesin kullanımına açık veya belirli bir meslek, sanat ya da ticaret grubuna ait kişileri ayırt etmeye yarayan işaretler ve adlandırmalar, esas olarak ya da münhasıran bu unsurları içeren işaretler, olarak tescil edilemez. Kanun koyucunun bu madde ile amaçladığı, üretici ve tüketicilerin markadan zarar görmesini önlemektir. Zira, mal ve hizmetlerin sunumu ile tanıtımı sırasında, işin doğası gereği kullanılacak ifadeler piyasa düzenini ve rekabeti olumsuz yönde etkileyebilir[23]. Bununla birlikte marka, kullanım sonucu ayırt edicilik niteliğini haiz olmuş olabilir. Bu hallerde, işbu bende dayanılarak markanın reddine karar verilemeyecektir (SMK m. 5/2).

Malın doğasından kaynaklanan şekli, başka bir özelliği ya da teknik bir sonucun elde edilmesi için gerekli olan ve mala asli değerini kazandıran şekli veya başkaca bir özelliği münhasıran içeren işaretler, marka olarak tescil edilemezler. Tescil edilmesi halinde markanın hükümsüzlüğü talep edilebilir (SMK m. 5/1-e). Bu hükmün amacı, belirli işaretlerin tek bir kişinin tekelinde kalmasının önüne geçmektir. Zira, malın doğası gereği belirli bir şekilde üretilmesi gerektiğinde ve bu şekil tescilli olduğunda, haksız rekabet ortamı doğacak ve ürünlere biçim verme özgürlüğü önemli ölçüde kısıtlanacaktır[24].

SMK’nin 5/1- f bendi uyarınca mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi hususlarda tüketiciyi yanıltabilecek markalar, mutlak ret sebebi olarak kabul edilmektedir. Aslında bu hüküm, ticari hayatta dürüstlük ilkesinin bir gereği olarak düzenlenmiş olup hem tüketicilerin yanıltılmasının önlenmesi hem de haksız rekabetin engellenmesi amacı güdülmüştür[25].

Paris Sözleşmesine üye ülkelere ait amblem, arma ve bayrak gibi işaretlerin marka olarak tescil edilmesi mümkün değildir. Bu tür işaretlerin tescili halinde hükümsüzlüğü talep edilmelidir (SMK m. 5/1-g ve ğ). Kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı işaretler ile dini sembol ve değer içeren işaretler de marka olarak tescil edilemezler[26] (SMK m. 5/1- h ve ı). Keza, tescilli bir coğrafi işaretin de bir başkası tarafından marka olarak tescili mümkün değildir (SMK m. 5/1-i).

Mutlak ret nedenleri haricinde markanın, nispi ret engellerine de takılmaması gerekir. Nispi ret sebepleri de yine tahdidi olacak şekilde SMK m. 6’da hüküm altına alınmıştır. Nispi ret halleri, İkinci bölümde detaylıca açıklanmış olup konu hakkında detaylı bilgi için ilgili bölüm göz gezdirilmelidir[27]. Hem nispi ret halleri hem de bu süreçte ortaya çıkan uyuşmazlıklar ile uyuşmazlıkların arabuluculuk yöntemiyle çözümü, ilgili bölümde detaylı şekilde incelenmiştir. Bu kısımda okuyucuya, konunun genel bir çerçevesi sunulmuş ve daha derinlemesine bilgi için ilgili bölüme yönlendirilmesi amaçlanmıştır.

Mutlak ret nedenlerine takılmayan bir marka, TÜRKPATENT tarafından Markalar Bülteni’nden ilan edilir (SMK m. 16). İlanın ardından 2 ay beklenir ve markaya herhangi bir itirazın gelmemesi durumunda markanın tescili gerçekleştirilir (SMK m. 22).

İki aylık süre içerisinde markaya itiraz edilmesi mümkündür. İşbu itiraz, mutlak ya da nispi ret nedenlerine dayalı olabilir (SMK m. 18). Mutlak ret nedenlerinin aksine nispi ret nedenleri, TÜRKPATENT tarafından re’sen dikkate alınmayacağından taraflarca itiraz yoluyla ileri sürülmelidir[28]. İtiraz, yazılı ve gerekçeli olarak yapılmalıdır, aksi halde yapılmamış sayılır (SMK m. 18/2). İtiraz, Markalar Dairesi tarafından incelenir ve karar sonucu taraflara tebliğ edilir.

TÜRKPATENT, itirazı kabul etme veya reddetme yetkisini haizdir. Markalar Dairesi tarafından verilen karara karşı tarafların, iki aylık süre zarfında itiraz etme hakkı bulunmaktadır (SMK m. 20). İtiraz, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) tarafından sonuçlandırılır ve karar, taraflara tebliğ edilir. YİDK tarafından verilen karar nihai olduğundan, karardan tatmin olmayanlar, yargı yoluna başvurmak zorundadır. Bu çerçevede, karara karşı Ankara Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nde iki ay içinde dava açılması gerekir (SMK m. 156/2).

3. Markanın Kullanılması

SMK m. 9 uyarınca, markanın tescilden itibaren tescil edildiği mal ve hizmetler bakımından marka hakkı sahibi tarafından Türkiye’de ciddi bir biçimde beş yıllık süre boyunca, haklı bir gerekçe olmadan kullanılmaması veya kullanımına haklı bir neden bulunmaksızın beş yıl boyunca kesintisiz ara verilmesi halinde markanın iptaline karar verilir. Bu hususta marka hakkı sahibi, markanın Türkiye’de ciddi biçimde[29] kullanıldığını veya kullanımın haklı nedenlerle gerçekleşemediğini ispat etmesi halinde markanın iptali gerçekleşmez[30].

Markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması SMK m. 9/1 kapsamında bir kullanım olarak kabul edilmektedir (SMK 9/2-a). Hükmün amacı, marka hakkı sahibinin markasını, ilerleyen dönemlerde farklı olasılıkları dikkate alarak kullanabilmesini ve aynı zamanda, rakiplerin benzer markaları tescil ettirerek markanın ayırt ediciliğini zedelemelerini engelleyebilmesini temin etmektir[31]. Bunun yanında, marka hakkı sahiplerinin de markalarını değişen koşullara modernize edebilmelerine olanak sağlanmak istenmiştir[32].

Markanın yalnızca ihracat amacıyla mal veya ambalajlarda kullanılması hali de bir başka kullanım olarak ele alınmıştır (SMK m. 9/2-b). Bazı ürünlerin, Türkiye sınırları içinde satılması planlanmamaktadır. Nitekim, bu tür ürünlere ait markaların Türkiye’de belirli bir müşteri kitlesine hitap etmesi söz konusu olmayacaktır. Onun yerine, üreticiler yalnızca ihraç ettikleri ürünler için, gönderilen ülkenin diline uygun bir marka seçip Türkiye’de tescil ettirebilirler. Söz konusu düzenleme, bu tür markaların iptal edilmesinin engellenmesine yöneliktir. Zira marka sahibi, markasını hedef pazara uygun şekilde şekillendirip kullanarak, markanın geçerli bir şekilde kullanımını sağlamış olacaktır[33].

Markanın, sahibinin izni ile kullanılması durumunda da marka sahibi tarafından kullanım olarak kabul edilir (SMK m.9/3). Marka, kural olarak sahibi tarafından kullanılmalıdır. Ancak, marka hakkı sahibi, kendi rızasıyla markasının üçüncü kişiler tarafından kullanılmasına izin verebilir. Bu durumun en yaygın kullanımı, lisans sözleşmeleridir[34].

4. Marka Hakkının Hukuki İşlemlere Konu Olması (SMK m. 148)

Marka hakkı SMK çerçevesinde çeşitli hukuki işlemlere konu olabilir. Bu kapsamda, markalar devredilebilir, miras yoluyla intikal edebilir, lisans verilerek başkaları tarafından kullanılabilir, rehin verilebilir, teminat olarak gösterilebilir, haczedilebilir veya diğer yasal işlemlere tabi tutulabilir (SMK m. 148). Marka bağımsız bir malvarlığı değeri olduğundan markanın hukuki işlemler konu olması olağandır[35]. Marka hakkı ile ilgili hukuki işlemler, taraflardan birinin başvurusu, gerekli ücretin ödenmesi ve Sınai Mülkiyet Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik[36]’de (SMKY) belirtilen diğer şartların yerine getirilmesi şartıyla sicile kaydedilir ve Markalar Bülteni’nde yayımlanır. Kural olarak sicile kaydedilmeyen hukuki işlemler, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez[37]. Konu hakkındaki açıklamalara ikinci bölümde yer verilmiş olup hem marka hakkı üzerinde kurulan hukuki işlemlere hem de işbu hukuki işlemlerden kaynaklı uyuşmazlıklara ilişkin bilgi sahibi olmak için ilgili bölüme bakılmalıdır[38]. Burada yalnızca gidişatın bozulmaması adına başlık atılmış olup kanun maddelerine yer verilmekle yetinilmiştir.

5. Marka Hakkına Tecavüz

Marka hakkına tecavüz sayılan haller, SMK m. 7’ye atıf yapılmak suretiyle SMK m. 29’da düzenlenmiştir. Yedinci maddede “marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları” düzenlenmekte iken yirmi dokuzuncu maddede “marka hakkına tecavüz sayılan fiiller” ele alınmaktadır.

Marka hakkı ihlal edilen kişiler, mütecavize karşı tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması, kaldırılması ve maddi- manevi tazminat davalarını açabilir (SMK m. 149 m. 150). Marka hakkına tecavüze davasına ilişkin şartlar ve davanın hukuki sonuçları, uyuşmazlıkların arabuluculuk ile bağlantısının kurulabilmesi adına ikinci bölümde yer verilmiş olup konu hakkında detaylı bilgi için ilgili bölüme bakılmalıdır[39].

6. Markadan Doğan Hakkın Kapsamı ve Sona Ermesi

Markanın korunması, marka sahibinin izni olmadan başkaları tarafından kullanılamaması, üzerinde tasarrufta bulunulamaz olması ve buna aykırı hareketlerin markaya tecavüz sayılması anlamına gelmektedir[40]. SMK kapsamında marka koruması ise tescil yoluyla sağlanır[41] (SMK m. 7/1).  Keza bir marka, yalnızca tescil edildiği mal ve hizmetler kapsamında SMK çerçevesinde korunur[42]. Bu sebeple, aynı markanın, farklı mal ve hizmetler bakımından bir başkası adına tescili gerçekleşebilir. Bu durumun istinasını ise, tanınmış ve ayırt ediciliği yüksek markalar oluşturmaktadır[43].

Marka hakkı, ekonomik değere sahip ve para ile ölçülebilen bir haktır. Bu yönüyle, malvarlığı hakları arasında yer almaktadır[44]. Ayrıca, marka hakkı herkese karşı ileri sürülebilen mutlak ve inhisari bir hak niteliğindedir[45]. Marka tescilinden doğan haklar, münhasıran marka hakkı sahibine aittir. Öyle ki, markanın üçüncü kişilerce kullanımı, ancak sahibinin izniyle mümkündür (SMK m. 7/2). Bu hususta ispat yükü, üçüncü kişi üzerindedir[46].

Marka hakkı sahibi, izinsiz olarak gerçekleştirilen işbu fiilleri önleme hakkına sahiptir: Tescilli marka ile özdeş olan bir işaretin, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerde kullanılması, tescilli marka ile aynı ya da benzer bir işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı ya da benzer mal veya hizmetlerde kullanılmasının, halk arasında tescilli marka ile ilişkilendirilme ya da karıştırılma riski taşıması ve tescilli marka ile benzer veya özdeş olan bir işaretin, Türkiye’de kazandığı tanınmışlık seviyesinden faydalanarak markanın itibarını haksız bir şekilde kullanması ya da bu itibara zarar vermesi, ya da markanın ayırt edici niteliğini zedelemesi durumunda, geçerli bir gerekçe olmadan kullanılması (SMK m. 7/2).

Ticaret alanında kullanılması şartıyla, marka hakkı sahibi aşağıdaki fiilleri yasaklayabilir: İşaretin mal veya ambalajı üzerine yerleştirilmesi, işareti taşıyan malların piyasaya arz edilmesi, teslim edilmesi, bu amaçla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulmasının teklif edilmesi, işareti taşıyan malların ithal edilmesi veya ihraç edilmesi, işaretin işletmenin iş evrakı ve reklamlarında kullanılması, işareti kullanan kişinin işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı bulunmadığı hâlde, işaretin aynı ya da benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak şekilde alan adı, yönlendirici kod, anahtar kelime veya benzeri biçimlerde kullanılması, işaretin ticaret unvanı veya işletme adı olarak kullanılması ve hukuka aykırı bir biçimde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması (SMK m. 7/3).

Marka sahibine sağlanan haklar, marka tescilinin yayımlandığı tarihten itibaren üçüncü kişilere karşı geçerlilik kazanır. Ancak, marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olduğu durumlarda, yasaklanabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi tazminat davası açma hakkına sahiptir. Bununla birlikte, mahkeme, tescil kararı yayımlanmadan önce öne sürülen iddiaların geçerliliği konusunda karar vermemelidir (SMK m. 7/4).

Marka koruması kapsamının çeşitli istinasları bulunmaktadır. Sözgelimi, markanın ihlallere karşı korunması, tecavüz davasıyla[47] uygulama bulur ve işbu davanın açılabilmesi için hukuka aykırı bir fiilin varlığı gerekir[48]. Hukuka uygunluk sebeplerinden birinin dahi mevcudiyetinde, marka sahibinin engelleyemeyeceği ve dolayısıyla tecavüz teşkil etmeyen bir kullanım söz konusu olacaktır[49].

Marka sahibi, markasını üçüncü kişiler tarafından dürüstlük kuralları ve ticari hayatın olağan akışı çerçevesinde belirli şekillerde kullanılmasını engelleyemez. Örneğin, gerçek kişiler, kendi ad veya adreslerini belirtmek amacıyla markayı kullanabilirler. Ayrıca, malların veya hizmetlerin türü, kalitesi, miktarı, kullanım amacı, değeri, coğrafi kaynağı, üretim veya sunuluş zamanı gibi niteliklerine ilişkin açıklamalar yapılabilir. Bunun yanı sıra, özellikle aksesuar, yedek parça ya da eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesi gerektiği durumlarda da markanın kullanımı söz konusu olabilir (SMK m. 7/5).

Marka hakkının sona erme halleri ise SMK m. 28’de düzenlenmiştir. Bunlardan ilki, markanın koruma süresi içerisinde yenilenmemesi hali iken bir diğer durum da marka başvurusunun geri çekilmesidir. Marka hakkı sahibi, aynı zamanda markasını kullanmaktan vazgeçebilir. Marka hakkının sona ermesi, sona erme nedeninin gerçekleştiği andan itibaren geçerlilik kazanır (SMK m. 28/2).

Markanın nispi ya da mutlak ret nedenlerine takılması halinde hükümsüzlüğü gündeme gelir (SMK m. 25/1).  Buna göre, mutlak veya nispi ret nedenlerine göre tescil edilmemesi gereken bir markanın, herhangi bir şekilde tescil edilmesi durumunda, markanın mahkeme tarafından hükümsüz kılınması gerekir[50]. İkinci bölümde SMK m. 5 ve m. 6 gereğince ret nedenleri ve hükümsüzlük davası ayrıntılı açıklandığından, tekrara kaçılmaması adına bu kısımda ilgili bölümlere değinilmeyecektir.

Markanın, SMK m. 26. maddedeki şartlardan birini taşıması halinde, TÜRKPATENT tarafından iptali hali gündeme gelebilir. Söz konusu maddeye göre markanın; tescilden itibaren beş yıl süreyle kullanılmaması[51] ya da kullanımına beş yıl ara verilmesi[52], jenerik ad haline gelmesi veya yanıltıcı olması iptal hallerinde iptali gerekir. Son olarak, ortak veya garanti markasının teknik şartnameye[53] aykırı kullanılması da markanın iptali neticesini doğurur (SMK 26/1). Söz konusu hüküm çerçevesinde marka hakkı, sonradan ortaya çıkan sebepler neticesinde ve ileriye etkili olarak sona ermektedir[54]. Bu ihtimalde, markanın tescili aşamasında herhangi bir sorunu bulunmamasına rağmen; tescil sonrası birtakım iptal sebeplerinin baş göstermesi hali mevcuttur. Kanunda düzenlenen sebeplerin gerçekleşmesi halinde marka, ileriye dönük olarak iptal edilir.

[1] RG, 11.01.2017, S. 29944.

[2] Marka olarak tescil edilmesi mümkün gözükmeyen işaretler hakkında detaylı bilgi için bkz. Hamdi Yasaman, SMK Şerhi (Ankara: Seçkin Yay., 2021), 105- 897.

[3] Yasaman, SMK Şerhi, 49- 50.

[4] Yasaman, SMK Şerhi, 53; Habip Hasan v. dğr. Sınai Mülkiyet Hakları Uygulamaları Serisi 3 Marka (Ankara: Lykeion Yay.,2021), 3.

[5] Yasaman, SMK Şerhi, 54.

[6] Detaylı bilgi için bkz. Yasaman, SMK Şerhi, 55; Hasan v. dğr. Sınai Mülkiyet Hakları Uygulamaları, 3.

[7] Yasaman, SMK Şerhi, 56.

[8] Detaylı bilgi için bkz. Yasaman, SMK Şerhi, 58 vd.

[9] Yasaman, SMK Şerhi, 58; Sabih Arkan, Marka Hukuku C.I. (AÜHF, 1997), 44; Hasan v. dğr. Sınai Mülkiyet Hakları Uygulamaları, 4.

[10] Yasaman, SMK Şerhi, 55; Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, (İstanbul: Vedat Yay., 2012), 370; Arkan, Marka Hukuku C.I., 43.

[11] Yasaman, SMK Şerhi, 59.

[12] Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, 370; Arkan, Marka Hukuku C.I., 43.

[13] Detaylı bilgi için bkz. Yasaman, SMK Şerhi, 60 vd.

[14] Paris Anlaşmasına üye devlet vatandaşlarının Türkiye’de yerleşim yeri ya da ticari faaliyeti bulunması dahi başvuru hakkına sahip olduğuna ilişkin “VİTRABLOK” kararı, Y11HD, 13.03.1998 T. 1997/8665 E. 1998/1705 K.; keza karşılıklılık ilkesi gereği başvuru hakkına sahip olunduğuna ilişkin “HUMMER” kararı, Y11HD, 26.06.2008 T. 2007/6321 E. 2008/8591 K. Yasaman, SMK Şerhi, 94 vd.

[15] Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, 400 vd.

[16] YHGK, 19.11.2003 T., 2003/11-578 E. 2003/703 K. [LegalBank (Erişim Tarihi: 11.02.2025)]; benzer karar için bkz. Y11HD, 26.11.1999 T. 1999/5790 E. 1999/9590 K., Yasaman, SMK Şerhi, 309.

[17] SMK m. 4, “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.”

[18] Yasaman, SMK Şerhi, 317.

[19] Yasaman, SMK Şerhi, 396; Örneğin Yargıtay, “brownie” kelimesinin İngilizcede “bir kek çeşidi” anlamına gelmesi sebebiyle başvuruyu “kek” emtiası bakımından mutlak ret sebebi kapsamında görmüştür, Y11HD, 30.01.2009 T. 2007/11599 E. 2009/ 965 [LegalBank (Erişim Tarihi: 11.02.2025)].

[20]“Aynı” ve “ayırt edilemeyecek derecede benzer” kavramları Yargıtay tarafından şu şekilde tanımlanmıştır, “556 Sayılı KHK.’nin 7/1 (b) bendinde belirtilen ‘aynı’ olma hali, karşılaştırılan işaretlerin özdeş, birbirinden farksız, birebir aynı, taklit vb. olmalarını ifade eder. Hükümde geçen ‘ayırt edilemeyecek kadar benzerlik’ ise, karşılaştırılan işaretler arasındaki farklılıkların markanın kapsadığı mal ve hizmeti orta düzeydeki alıcı kitlesi üzerinde bıraktığı genel izlenimi itibariyle önemsenmeyecek derecede düşük olması nedeniyle aynı işaret gibi algılanmasıdır.” şeklindedir, Y11HD, 03.11.2011 T. 2011/8901 E. 2011/14835 K. [LegalBank (Erişim Tarihi: 11.02.2025)].

[21] Arkan, Marka Hukuku C.I., 75.

[22] Detaylı bilgi için bkz. II. Bölüm, Birlikte Var Olma

[23] Yasaman, SMK Şerhi, 443; İlhami Güneş, Sınai Mülkiyet Kanunu Işığında Uygulamalı Marka Hukuku (Ankara: Adalet Yay., 2024), 115.

[24] Detaylı bilgi için bkz. Yasaman, SMK Şerhi, 450.

[25] Yasaman, SMK Şerhi, 468.

[26] Örneğin, “terrorist”, mafia”, ibareli marka başvuruları, kamu düzenine aykırı bulunarak reddedilmiştir, Türk Patent ve Marka Kurumu. Marka İnceleme Kılavuzu. (Ankara: 2021), 354- 355. (Erişim Tarihi: 11.02.2025) https://www.turkpatent.gov.tr/marka

[27] Bkz. II. Bölüm, Nispi Ret Hallerinde Meydana Gelen Uyuşmazlıklar.

[28] Yasaman, SMK Şerhi, 923.

[29] Kanun koyucu, sırf markanın iptalini önlemek maksadıyla markanın evraklar ve ilanlar kapsamında kullanılmasını, SMK m. 9 kapsamında kabul etmemiş ve markanın ciddi kullanımını aramıştır.

[30] Hamdi Yasaman, “Marka Hukukuna İlişkin Temel Yenilikler”, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Sempozyumu, Feyzan Hayal Şehirali Çelik (Ed.), (Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yay., 2017), 151; Meltem Aras, Markanın İptali ve İptal Halleri (İstanbul: On İki Levha Yay., 2019), 85, 91, 94.

[31] Yasaman, SMK Şerhi, 2027.

[32] Yasaman, SMK Şerhi, 2027.

[33] Yasaman, SMK Şerhi, 2031.

[34] Lisans sözleşmeleri hakkında detaylı bilgi için bkz. II. Bölüm, Lisans Sözleşmelerinden Kaynaklanan Uyuşmazlıkların Arabuluculuk Açısından Değerlendirilmesi.

[35] Hasan v. dğr. Sınai Mülkiyet Hakları Uygulamaları, 178.

[36] RG, 24.04.2017, S. 30047.

[37] Hasan v. dğr. Sınai Mülkiyet Hakları Uygulamaları, 178.

[38] Bkz. II. Bölüm, Marka Üzerinde Kurulan Hukuki İşlemlerden Kaynaklanan Uyuşmazlıkların Arabuluculuk Açısından Değerlendirilmesi.

[39] Bkz. İkinci Bölüm, Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan Uyuşmazlıkların Arabuluculuk Açısından Değerlendirilmesi.

[40] Adem Yıldız, “Marka Davaları” (Uzmanlık Tezi, Türk Patent Enstitüsü Markalar Dairesi Başkanlığı, 2005), 7.

[41] Marka hakkının doğumu ile ilgili sistemler ve tescilin istisnaları hakkında detaylı bilgi için bkz. Yasaman, SMK Şerhi, 1607 vd.; Osman Şanal, Markalarda Hükümsüzlük Davaları (Ankara: Adalet Yay., 2006), 28; Arslan Kaya, Marka Hukuku (Ankara: Arıkan Yay., 2006), 37.

[42] Yasaman, SMK Şerhi, 1599.

[43] Hayri Bozgeyik, Marka Hakkının Korunması (İstanbul: On İki Levha Yay., 2019), 17; Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku (İstanbul: On İki Levha Yay., 2023), 431; Tanınmış markalar hakkında detaylı bilgi için bkz. Uğur Aktekin v. dğr. “Türk Hukuku Uygulamasında Tanınmış Marka Kavramı ve Koruma Kapsamı”. Ticaret ve Fikri Mülkiyet Hukuku Dergisi sy. 2 (2016): 3 vd; Gül Büyükkılıç, Marka Hukukunda Tanınmış Markanın Sulandırmaya Karşı Korunması (İstanbul: On İki Levha Yay., 2019), 135 vd; Yılmaz Yördem, “Kullanmama Nedeniyle Tescil Edilmiş Markanın Hükümsüzlüğüne İlişkin Uygulamadaki Sorunlar” Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 20, sy. 33 (2015): 130 vd.

[44] Markanın hakkının hukuki niteliğine ilişkin detaylı bilgi için bkz. Yasaman, SMK Şerhi, 1601.

[45] Marka hakkının mutlak ve inhisari olduğuna ilişkin görüş için bkz. Arkan, Marka Hukuku C.I. 126; bu hususta Yargıtay’ın emsal bir kararı, “Marka hakkı, hak sahibi tarafından herkese karşı ileri sürülebilir haklardan olduğu için mutlak haktır. Mutlak haklar için doktrinde yapılan mallar veya kişiler üzerindeki mutlak haklar ayrımında ise marka hakkı, mallar üzerindeki haklardan biridir. Daha dar kapsamda ise marka hakkının, gayri maddi mallar üzerindeki mutlak haklardan biri olduğu söylenebilir. Zira markanın maddi bir varlığı yoktur; marka, üzerine konulduğu eşyadan farklı olarak soyut bir varlıktır ve ticari işletmenin gayri maddi malvarlığı içinde yer almaktadır. Dairemizin İİK m. 86 düzenlemesinin menkuller hakkında olduğu, dolayısıyla marka haczinde uygulanma imkanının bulunmadığına ilişkin 09.03.2000 tarihli 8623/2232 sayılı kararında da markanın menkul mal özelliği taşımadığı belirtilmiştir. Marka hakkı, sahibine inhisari yetkiler veren ve gayri maddi bir nitelik arz eden sınai mülkiyet hakkıdır.” şeklindedir, Y11HD, 20.04.2016 T. 2015/9675 E. 2016/4394 K. [LegalBank (Erişim Tarihi: 11.02.2025)].

[46] Sevilay Uzunallı, Markanın Korunmasının Kapsamı ve Tazminat Talebi (Ankara: Adalet Yay., 2012), 28.

[47] Tecavüz davasıyla ilgili detaylı bilgi için bkz. II. Bölüm, Marka Hakkına Tecavüz Halinde Meydana Gelen Uyuşmazlıkların Arabuluculuk Açısından Değerlendirilmesi.

[48] YHGK, 04.07.2019 T. 2019/282 E. 2019/852 K. [LegalBank (Erişim Tarihi: 24.02.2025)].

[49] Yasaman, SMK Şerhi, 1773.

[50] Hasan v. dğr. Sınai Mülkiyet Hakları Uygulamaları, 170.

[50] Yasaman, SMK Şerhi, 56.

[51] Kullanımın Türkiye sınırları içerisinde gerçekleşmesi gerektiğine ilişkin emsal karar için bkz. Y11HD, 22.04.2008 T. 2007/3234 E. 2008/5432 K. Çolak, Marka, 1236.

[52] Kanundaki bu beş yıllık süreye doktrinde, “hoşgörü süresi” de denir. Yasaman, SMK Şerhi, 2637; Çolak, Marka, 1032; Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, 459.

[53] Teknik şartname hakkında bilgi için bkz. SMK m. 32.

[54] Doktrinde, tescil aşamasında bulunmayan ancak daha sonrasında meydana gelen sebepler ışığında markanın sicilden terkinine “markanın iptali” denilmektedir. Sabih Arkan, Marka Hukuku C. II. (AÜHF, 1998), 168; Sami Karahan, Marka Hukukunda Hükümsüzlük Davaları, (İstanbul: Mimoza Yay., 2002), 150-151.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

wpChatIcon