|Bizim milletimizin adalet düzeyi,
başka milletlerin adaletinden
aşağı kalamaz.
M.Kemal Atatürk

Boşanma Davası Nasıl Açılır?

Bu yazımızda;

Nasıl boşanma davası açabilirim, Boşanma davası avukatını nasıl bulabilirim, Boşanma süreçleri gibi konularda hazırladığımız bilgiler bulunmaktadır.

Türk Medeni Kanunu’nun 145. ve 184. maddeleri arasında boşanma davasının süreci ve davanın nasıl açılacağı detaylı bir şekilde açıklanmıştır.

Aile birliğinin korunması, birçok ülkenin anayasalarında ve yasalarında yer alan temel bir insan hakkıdır. Aile birliğinin korunması, aile yapısının bireyler arasındaki ilişkilerin ve aile üyelerinin haklarının korunmasını amaçlar. Bu hakkın korunması, aile içi şiddet, aile içi hukuki sorunlar, boşanma ve çocuk hakları gibi birçok konuyu içerebilir.

Aile birliğinin korunması, aile üyelerinin temel insan haklarına saygı gösterilmesini gerektirir. Bu hak, aile içindeki her bireyin fiziksel ve duygusal güvenliğinin sağlanmasını, aile üyeleri arasındaki iletişimin sürdürülmesini ve aile birliğinin istikrarını korumayı içerir. Ayrıca, çocukların aileleriyle bir arada yaşama hakkını da kapsar.

Bu nedenle bazı durumlarda evlilik birliği eşler için çekilmez bir hal alabilir. Böyle durumlarda kanun koyucu eşlerin, uzlaşmaya varabilmeleri ve belli birtakım şartlarda ortak noktayı yakalayarak anlaşmalı olarak boşanmalarına imkân tanıyan düzenlemeler getirmiştir.

Kanun koyucu, uzlaşamayan eşler bakımından ise; evlilik birliğinin temelden sarsılması olarak nitelendirilen genel boşanma sebeplerinin yanı sıra zina, hayata kast, akıl hastalığı, haysiyetsiz hayat sürme gibi özel boşanma sebeplerini de düzenlemiştir.

 

Yazının İçeriği

  1. Boşanmanın Genel Sebepleri
  2. Boşanmanın Özel Sebepleri
  3. Boşanma Davasının Konusu
  4. Yargılama Usulü
  5. Boşanma Davasında İspat
  6. Gerekli Önlemler
  7. Boşanmanın Hukuki Sonuçları

    1- Boşanmanın Genel Sebepleri

    A- Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması (Nisbi Boşanma Sebebi)

Evlilik birliğinin temelden sarsılması, çiftler arasındaki ilişkinin o kadar kötüleştiği veya bozulduğu bir durumu ifade eder ki, çiftlerin bir arada kalmaları artık makul bir beklenti olmaktan çıkar. Bu durumlar, çeşitli nedenlere dayanabilir, örneğin:

İhanet: Aldatma, birçok ülkenin boşanma nedenleri arasında yer alır. Eşlerden birinin diğerine sadakatsizlik göstermesi, evlilik birliğinin temelden sarsılmasına yol açabilir.

Uyuşmazlık: Evlilik içi sürekli çatışma, anlaşmazlık ve uyumsuzluklar, evliliğin temelden sarsılmasına neden olabilir.

Fiziksel veya Duygusal Şiddet: Eşler arasında şiddet veya kötü muamele mevcutsa, bu durum evliliğin temelden sarsılmasına yol açabilir.

Farklı yaşam hedefleri: Eşlerin geleceğe yönelik farklı hedefleri ve değerleri varsa, bu da evliliği zorlaştırabilir ve temelden sarsılmasına yol açabilir.

İletişim Sorunları: Eşler arasındaki iletişim eksikliği veya tamamen kopması, evliliği zorlaştırabilir ve sarsılmasına yol açabilir.

Finansal Sorunlar: Ciddi finansal sıkıntılar, eşler arasında stres ve çatışmaya neden olabilir ve evliliği sarsabilir.

Aile Baskısı: Aile üyelerinin çift üzerindeki baskısı veya müdahalesi, evliliği olumsuz etkileyebilir.

Eşler Arasındaki Duygusal Uzaklık: Eşler arasındaki duygusal bağın kaybı, evliliğin temelden sarsılmasına yol açabilir.

İlgisizlik: Eşlerden birinin diğerine karşı ilgisiz veya duyarsız olması, evliliği sarsabilir.

Evlilik birliğinin temelden sarsılması, boşanma taleplerinin mahkemelerde değerlendirilmesi sırasında dikkate alınan bir faktördür. Aile mahkemesi hakimi, evliliğin artık sürdürülemez olduğunu ve evlilik birliğinin temelden sarsıldığını kabul ederse, boşanma kararı verebilir. Bununla birlikte kanun koyucu, evliliğin en az bir yıl sürmesi durumunda; eşlerin birlikte başvurması veya bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliğinin temelden sarsıldığını karine olarak kabul etmektedir (TMK m. 166/3).

    B- Eşlerin Anlaşması

Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi (TMK 166/3), “Evlilik birliğinin temelden sarsılmasına sebep olabilecek olayların, temelde boşanmaya sebep olan hallerin bir yıl süre ile devam etmesi halinde de dava açılabilir” hükmünü içerir. Bu madde, evlilik birliğinin temelden sarsılmasını gösteren nedenlerin bir yıl süreyle devam etmesi gerektiğini belirtir.

TMK 166/3 hükmüne göre, çiftler arasındaki evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olayların, boşanmaya sebep olan nedenler olduğu durumlarda, bu nedenlerin bir yıl süreyle devam etmesi halinde bir boşanma davası açılabilir. Yani, çiftler arasındaki sorunlar veya nedenler bir yıl boyunca devam ederse, evlilik birliğinin temelden sarsıldığına hükmedilebilir ve boşanma kararı alınabilir.

Bununla birlikte eşlerin TMK m.166 kapsamında anlaşmalı olarak boşanabilmeleri için evliliklerinin en az bir yıl sürmüş olması gerekir. Böylelikle eşler birlikte başvurabilir ya da bir eşin açtığı anlaşmalı boşanma davasını diğer eş kabul edebilir.

    C- Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması

Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren 3 yılın geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa, evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir (TMK. m. 166/4).

    2- Boşanmanın Özel Sebepleri

    A- Zina (Mutlak Boşanma Sebebi)

Türk Medeni Kanunu’na göre, zina, mutlak bir boşanma sebebi olarak kabul edilir. Zina, eşlerden birinin evlilik birliğini zedeleme amacıyla cinsel ilişkiyi kasıtlı olarak başka bir kişiyle kurmasıdır. Bu durumun mahkeme huzurunda kanıtlanması halinde, eşler hâkim tarafından boşanır. Zina, Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinde boşanma sebepleri arasında açıkça belirtilmiştir.

Eşlerden birinin zinası bir boşanma sebebidir. Zina, evli bir erkek veya kadının kocasından veya karısından başka bir kadın veya erkekle cinsel ilişkide bulunması demektir. Eşlerden birinin zinasından söz edebilmek için, o eşin kendi cinsinden farklı cinsten bir kimseyle cinsel ilişkide bulunmuş olması gerekir. Bu nedenledir ki, kocanın bir erkekle (livata) veya kadının bir başka kadınla (sevicilik) cinsel ilişkide bulunması zina sayılmaz. Bir hayvana cinsel temas da zina değildir. Böyle olmakla birlikte eşcinsel ilişkiler, sadakat yükümlülüğüne aykırılık kapsamında evlilik birliğinin temelden sarsılması olarak boşanma davasına konu edilebilir. Keza hayvanla cinsel ilişki de haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanma konusu olabilir.

Hayat ve beden tamlığına yapılan tehditlerin etkisi altında cinsel ilişkide bulunma zina sayılmaz. Fakat bunun dışında, örneğin mala karşı yapılan tehditlerin etkisiyle yapılan cinsel ilişki zina sayılır; yani bu ikinci hâlde zina yapan eş kusurlu kabul edilir.

Zina sebebiyle boşanma davası açma hakki iki hâlde düşmektedir: Bunlardan biri, dava hakkı olan eşin zina yapan eşini affetmesi, diğeri ise zinayı öğrendiği tarihten itibaren altı ay ve her halde zinanın işlendiği tarihten itibaren beş yıllık sürenin geçmiş olmasıdır (TMK m. 161).

    B- Hayata Kast, Pek Kötü ve Onur Kırıcı Davranış (Mutlak Boşanma Sebebi)

Eşlerden birinin diğerini öldürmeye teşebbüs etmesi veya birbirlerine pek kötü davranışlarda bulunmaları, örneğin kocanın karısını dövmesi, birbirine onur kırıcı davranışlara girişmeleri, keza birinin diğerine ağır hakaretlerde bulunması, bir boşanma sebebidir (TMK m. 162). Hakaret aynı zamanda evlilik birliğini temelden sarsan bir davranış olarak da kabul edilmektedir.

Zinada olduğu gibi burada da dava hakkı, af ve altı aylık ve beş yıllık hak düşümü sürelerinin geçmiş olması halinde düşer.

    C- Suç işleme veya Haysiyetsiz Hayat sürme (Nisbi Boşanma Sebebi)

Eşlerden birinin hırsızlık, dolandırıcılık, sahtekârlık, ırza geçme, kaçakçılık gibi küçük düşürücü bir suç islemesi veya toplumun görüşleriyle bağdaşmayacak biçimde bir hayat sürmekte olması da bir boşanma sebebidir (TMK m. 163).

Ancak, her iki sebepten biriyle boşanmaya hükmedebilmek için, davalı eşin suç işlemiş veya haysiyetsiz bir hayat sürmekte olmasının diğer eş için evlilik birliğini çekilmez hâle getirmiş olması da şarttır.

    D- Terk (Mutlak Boşanma Sebebi)

Kanunumuz, eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini bırakıp gitmesini veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmemesini de bir boşanma sebebi saymıştır. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan, yani onu ortak konuttan kovan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır (TMK m. 164/I).

Terk sebebiyle boşanma davası açabilmek için, ayrı yaşamanın en az altı ay devam etmiş olması şarttır. Terk edilen eş dördüncü ayın sonunda hâkime VEYA NOTERE başvurarak terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesini “ihtar” ettirir. Terk eden eş bu süre içinde dönmezse, terk edilen eş boşanma davası açabilir.

     E- Akıl hastalığı (Nisbi Boşanma Sebebi)

Eşlerden birinin evlendikten sonra akıl hastalığına yakalanmış olması da bir boşanma sebebidir (TMK m.165).

Ancak, bu sebeple boşanma davası açabilmek için, hastalığın iyileşmesinin mümkün olmadığının resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmiş olması ve ortak hayatın diğer eş için çekilmez hâle gelmiş bulunması gereklidir.

3- Boşanma Davasının Konusu

TMK m. 167’ye göre, boşanma davasını açmaya hakkı olan eş dilerse boşanma, dilerse ayrılık isteyebilir. Ayrılık, boşanma gibi evlilik ilişkisine kesin olarak son vermeyerek ortak hayatı bir süre durduran kurumdur. Eğer hâkim, tarafların ileride barışmaları olasılığı (ihtimali) olduğuna kanaat getirirse, bir yıldan üç yıla kadar bir süreyle ayrılığa karar verebilir (TMK m. 171). Taraflar bu sürenin sonunda barışmamışlarsa boşanma davası açabilirler.

Dava yalnız ayrılığa ilişkinse, boşanmaya karar verilemez. Dava boşanmaya ilişkinse, ancak ortak hayatin yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde ayrılığa karar verilebilir (TMK m. 170).

4- Yargılama Usulü

Boşanma davası, eşlerden birinin yerleşim yerindeki veya eşlerin davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yerdeki aile mahkemesinde açılır (TMK m. 168).

Boşanma davalarında tarafların ikrarı hâkimi bağlamaz. Aynı şekilde, boşanma davasında yemin teklif edilemez.

Hâkim, boşanma için sebep gösterilen olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe onlar ispatlanmış sayılmaz. Hâkim, taraflardan birinin istemi üzerine duruşmanın gizli yapılmasına karar verebilir.

Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.

Dava devam ederken eşlerden birinin ölmesi hâlinde, mirasçılar davaya devam ederek, sağ kalan eşin kusurlu olduğunu ispatlarsa, sağ kalan eş, ölen eşe yasal mirasçı olamayacağı gibi, kendi lehine olan ölüme bağlı tasarruflar da geçersizleşir (ÖNEMLI NOT: Anayasa Mahkemesinin 21.01.2010 tarih ve 2010/14 sayılı kararının 22.04.2011 tarihinde yürürlüğe girmesiyle TMK m. 181/I ve Il’de yer alan “davacı” ve “davalı” ifadeleri iptal edilmiştir******).

5- Boşanma Davasında İspat

Boşanma davasında genel ispat koşulları geçerlidir. Bununla birlikte diğer davalardan farklı olarak boşanma davalarında taraflar, yemin teklifi ileri sürememekte ve aynı zamanda tarafların ikrarı hâkimi bağlamamaktadır. Buna ek olarak hâkim, davada ileri sürülerin olguların gerçekleştiğine vicdanen kanaat getirmedikçe işbu hususlar ispatlanmış sayılmamaktadır.

6- Gerekli önlemler

Hâkimin kendiliğinden alacağı önlemlerin başında, eşin ve çocukların bakım ve geçimini sağlamak üzere diğer eşin belli bir miktar nafaka vermesine hükmetmek gelir ki, buna tedbir nafakası denilmektedir. Bu nafaka boşanma davasının açıldığı günden boşanma hükmünün kesinleştiği güne kadar devam eder.

Boşanma veya ayrılık davası acılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re ‘sen alır (TMK m. 169).

7- Boşanmanın Hukuki Sonuçları

    A- Eşler bakımından

Boşanma kararıyla birlikte evlilik kesin şekilde son bulur; eşler artık “evli” olmaktan çıkarak “boşanmış” kişisel durumunu kazanırlar. Evlenmeyle kazanılmış olan erginlik ve evlenme dolayısıyla doğmuş olan kayın hısımlığı boşanmayla ortadan kalkmaz.

Boşanan kadın evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Eğer evlenmeden önce dul idiyse, hâkimden bekârlık soyadını taşımasına izin verilmesini isteyebilir. Şayet boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğunu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceğini kanıtlarsa, istemi üzerine hâkim, kocasının soyadını taşımasına izin verir. Ancak, koca şartların değişmesi hâlinde bu iznin kaldırmasını isteyebilir (TMK m.173).

Boşanan kadın, tekrar evlenebilmek için üç yüz günlük iddet süresinin geçmesini beklemek zorundadır.

Eşler boşanma sonucunda artık birbirinin mirasçısı olamazlar; boşanmadan önce yapmış oldukları ölüme bağlı tasarruflara kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça kaybederler (TMK m.181). Fakat aralarında kan hısımlığı da varsa (örneğin eşler kardeş çocuklan iseler), bu takdirde hısımlık dolayısıyla birbirlerinin yasal mirasçısı olmalarına bir engel yoktur.

Boşanma yüzünden bir yoksulluğa düşecek olan taraf, kusuru daha ağır olmamak şartıyla, geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusurlu olması şart değildir. Bu nafakaya yoksulluk nafakası denilmektedir.

Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir. Manevi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez.

İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.

Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradin artırılmasına veya azaltılmasına karar verilebilir.

Hâkim, istem halinde, irat biçiminde denmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.

Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka aladakisinin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.

Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.

    B- Çocuklar Bakımından

Hâkim, çocukların menfaatlerini göz önünde bulundurarak onların velayetinin boşanan taraflardan hangisine ait olacağına karar verir. Hâkim aynı zamanda velayetin kendisine bırakılmış olan tarafın çocuk ile kişisel ilişkiyi nasıl kuracağına da karar verir.

Ana ve babadan her biri, velâyeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir. Ana ve babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür.

Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir. Olağanüstü haller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere, özellikle hısımlarına da tanınabilir.

(ÖNEMLI NOT: Anayasa Mahkemesinin 08.12.2011 tarih ve 2011/165 sayılı kararının 14.02.2012 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte, Soyadı Kanunu’nun 4. maddesinin 2. fıkrasındaki “evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği soyadını alır” hükmü İPTAL edilmiştir******.)

Velayet kendisine bırakılmamış olan taraf mali gücüne göre çocukların bakım ve eğitimi için gerekli giderlere katılmak zorundadır ki, buna da iştirak nafakası denir.

Boşanma, çocukların ana ve babalarına karsı olan mirasçılık haklarını ortadan kaldırmaz.

Boşanma davaları, hukuki prosedürler ve hassas meseleler içerdiğinden, bir boşanma avukatının profesyonel yardımı oldukça faydalı olabilir. Her iki taraf da kendi avukatlarını tutabilir ve böylece daha adil bir dava süreci sağlayabilirler. Boşanma davaları, çiftlerin kişisel ve mali durumlarına bağlı olarak farklılık gösterebilir, bu nedenle hukuki danışmanlık ve temsil, davanın gereksinimlerine uygun olarak düzenlenmelidir. Bursa boşanma avukatları, boşanma dava sürelerini yönetmekte, tarafların haklarını adil bir şekilde gözeterek boşanmalarını sağlamaktadır.

T.C YARGITAY

2.Hukuk Dairesi

Esas: 1993/ 7903

Karar: 1993 / 7941

Karar Tarihi: 23.09.1993

“Zinaya eksik kalkışma dahi M.K.129.maddesi uyarınca boşanma sebebi olur. Zina olayının varlığı bazı ip uçları, tavır ve davranışlardan çıkarılacak karinelerle kabul edilmelidir. Bu itibarla zina için gerekli ortama girilmiş ancak elde olmayan nedenlerle eylemin tamamlanamamış olması bir başka anlatımla eylemin eksik kalkışma derecesinde kalması da zina sebebiyle boşanma için yeterlidir.”

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda, mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Medeni Kanun’un 129. maddesi ile, zina eylemindeki eşlerin biri birine karşı sadakat mükellefiyetlerini bozan ahlaki yapı, boşanma sebebi kabul edilmiştir. Boşanma nedeni olarak ceza hukuku çerçevesinde tamamlanmış bir zinanın varlığı ve kanıtlanması amaçlamamıştır. Büyük bir gizlilik içinde oluşması doğal olan zina fiilinin tam bir görgüye dayanarak kanıtlanması pek nadir olmaktadır. Zina olayının varlığı bazı ip uçları, tavır ve davranışlardan çıkarılacak karinelerle kabul edilmelidir. Bu itibarla, zina için gerekli ortama girilmiş ancak elde olmayan nedenlerle eylemin tamamlanamamış olması, bir başka anlatımla eylemin eksik kalkışma derecesinde kalması da zina sebebiyle boşanma için yeterlidir (Y.2. HD.’nin 20.9.1976 tarihli, 5323-6399 sayılı kararı).

Maddi olayda, davalı bir başka erkekle yatak odasında yarı çıplak olarak yakalanmıştır. Belirlenen karine zina sebebiyle boşanma için yeterli bir nedendir.

Sonuç: Hükmün belirtilen ve karar yerinde açıklanan gerekçelerle (ONANMASINA), onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna, 23.9.1993 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C YARGITAY

2.Hukuk Dairesi

Esas: 2019/ 4012

Karar: 2019 / 12142

Karar Tarihi: 11.12.2019

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından reddedilen boşanma davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava zina (TMK m. 161) hukuksal sebebine dayalı boşanma davasıdır. Bölge adliye mahkemesince davacı kadının zina (TMK m.161) hukuksal sebebine dayalı boşanma talebinin reddine karar verilmiş ise de; toplanan delillerden, davacı kadının dayandığı ve davalı erkek tarafından inkar edilmeyen, erkeğin başka kadınla birlikte, banyoda yarı çıplak vaziyette çekildiği ve samimi durumda oldukları anlaşılan fotoğrafının bulunduğu ve tanık beyanından erkeğin başka kadının yanında yaklaşık 10 gün süreyle kaldığı anlaşılmaktadır. Bölge adliye mahkemesince davalı erkeğin güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun sabit olduğu kabul edilmiş ise de; erkeğin başka kadınla uygunsuz fotoğrafının olması ve başka kadınla birlikte yaşaması, cinsel ilişkinin güçlü karineyle yaşandığına ve dolayısıyla zinanın varlığına delalet eder. Bu durumda erkeğin zinası ispatlanmış olup Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi koşulları oluşmuştur. Gerçekleşen bu durum karşısında tarafların zina (TMK m. 161) hukuki sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davacı kadının zina (TMK m. 161) hukuksal sebebine dayalı boşanma talebinin reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 11.12.2019

T.C YARGITAY

2.Hukuk Dairesi

Esas: 2016/ 23757

Karar: 2018 / 10860

Karar Tarihi: 09.10.2018

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından TMK 161’den davanın kabul edilmemesi ve kusur belirlemesi yönünden; davalı erkek tarafından ise hükmün tamamı yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 09.10.2018 günü duruşmalı temyiz eden davacı … ile vekili Av. … ve karşı taraf temyiz eden davalı … ile vekili Av. … geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı kadın, zina (TMK m. 161) mahkeme aksi kanaatte olursa evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebine dayalı olarak boşanma talebinde bulunmuş, mahkemece davanın TMK 166/1. maddesi uyarınca kabulüyle tarafların boşanmalarına karar vermiştir.
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere; davalı erkeğin evlilik devam ederken, sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, ayrı ayrı zamanlarda … isimli kadınlarla otellerde kaldığı, dosya arasına alınan telefon konuşma kayıtlarında da birden fazla kadınla mutad sayıdan fazla konuşma kayıtlarının bulunduğu ayrıca sosyal medya hesabından da erkeğin başka kadınlarla duygusal içerikli yazışmalar yaptığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı kadının zinaya dayalı (TMK m. 161) boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacı kadının yeniden hüküm kurulması gerekli hale gelen boşanma davası ve fer’ilerine yönelik temyiz itirazları ile tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 1.630 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 09.10.2018

T.C YARGITAY

2.Hukuk Dairesi

Esas: 2016/ 11205

Karar: 2018 / 1791

Karar Tarihi: 12.02.2018

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Taraflar arasında görülen boşanma davasının yapılan muhakemesi sonucunda tarafların zaman zaman ortak konutta tartıştıkları, bu tartışmalar sırasında davalı kadının eşine yüksek sesle bağırdığı, bu nedenle komşuların da aile içerisinde gerçekleşen tartışmalardan haberdar oldukları, tartışmalar sırasında davalının eşine karşı hakaret içeren sözler söylediği, ayrıca gündelik hayatta davalının aşırı kıskanç davranışlarda bulunduğu bu davranışlar nedeniyle evliliğin çekilmez bir hal aldığı, esasen taraflar arasındaki sözlü tartışmaların kaynağının da davalının aşırı kıskançlığı olduğu, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalının tam kusurlu olduğundan bahisle davacı erkeğin boşanma davasının kabulüne karar verilmiştir.
Affın kabul edilebilmesi için kayıtsız şartsız bir irade beyanının mevcut olması ya da en azından affı gösterir fiili bir tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekmekte olup, ayrıca af olgusunu iddia edenin bunu somut delillerle kanıtlaması gerekir. Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre tarafların dava açıldıktan sonra bir araya geldikleri, ortak konutta birlikte yaşadıkları dosya içerisinde bulunan fotoğraflardan anlaşılmakla davacı erkek, davalı kadının kusurlarını affetmiştir. Evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanmaya karar vermek için (TMK m.166/1-2) davalının az da olsa kusurlu bulunması gerekir. Davalı için kusur sayılabilecek tüm davranışlar affedildiğine göre davalı kusursuzdur. O halde, mahkemece davacı erkek tarafından açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği yerde davanın kabulü doğru bulunmamıştır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 12.02.2018(Pzt.)

T.C YARGITAY

2.Hukuk Dairesi

Esas: 2018/ 1054

Karar: 2018 / 2622

Karar Tarihi: 27.02.2018

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle, duruşma için belirlenen 05.12.2017 günü temyiz eden davacı … vekili Av. … geldi. Karşı taraf davalı … vekili Av. … geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı kadın Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesi uyarınca boşanma talep etmiş, davalı davanın reddini savunmuş, mahkemece davacı kadının boşanma davasına dayanak yaptığı ceza yargılamasında şikâyetten vazgeçmesi ve tarafların yargılama sırasında bir araya gelmeleri nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

Tüm dosya kapsamı ve … 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/640 esas ve 2016/15 karar sayılı dosya münderecatından da anlaşıldığı üzere, ceza yargılamasına konu iki ayrı zamanda vukuu bulan erkek tarafından kadına uygulanan iki ayrı fiziksel şiddet eylemlerinden, 13.03.2015 tarihli fiziksel şiddet olayından sonra tarafların biraraya geldikleri anlaşılmakta ise de en son yaşanan 31.05.2015 tarihli fiziksel şiddet olayından sonra ayrıldıkları, biraraya geldiklerinin mevcut delil durumuna göre ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece kararın gerekçesine konu edilen, kadının ceza davasında şikâyetten vazgeçmesi erkeği eczadan kurtarmaya yönelik olup, erkeği affettiği anlamına gelmediği gibi affın kabul edilebilmesi için kayıtsız şartsız bir irade beyanının mevcut olması ya da en azından affı gösterir fiili bir tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekmekte olup, ayrıca af olgusunu iddia edenin bunu somut delillerle ispatı lazımdır. Kaldı ki, davalı tarafın 31.05.2015 tarihli fiziksel şiddet eyleminden sonra affa ilişkin somut delillerle desteklenmeyen iddiası affın kabulü için de yeterli değildir. Gerçekleşen bu durum karşısında, davalı erkeğin, davacı eşine 31.05.2015 tarihinde fiziksel şiddet uyguladığı, kadının ceza dosyasındaki fiziksel şiddete dair raporunda belirtildiği üzere de, erkeğin kadının saçlarını kopardığının anlaşıldığı, bu haliyle davalı erkeğin, davacı kadına pek kötü ve onur kırıcı davranışta bulunduğunun (TMK m. 162) kabulü zorunlu hale gelmiştir. Öyleyse, Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesine dayalı olarak açılan iş bu davanın kabulü gerekirken, reddi isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir.

T.C YARGITAY

2.Hukuk Dairesi

Esas: 2012/ 4316

Karar: 2012 / 22373

Karar Tarihi: 24.09.2012

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı; davalının emekli olduktan sonra kimseye haber vermeden birkaç kez evden ayrıldığını ve günlerce, bir defasında da beş ay boyunca eve gelmediğini, eşini ve çocuklarını maddi ve manevi zorluklarla karşı karşıya bıraktığını, eve geldiğinde de, eşini ve çocuklarını dövdüğünü, ağza alınmayacak sözlerle küfür ve hakaretlerde bulunduğunu, 27.Ocak.2011 tarihinde meydana gelen son olayda çok ağır, onur kırıcı sözler sarfettiğini ve yine şiddet kullandığını ileri sürerek, pek kötü ve onur kırıcı davranış sebebiyle boşamalarına karar verilmesini istemiş; mahkemece; ” davanın Türk Medeni Kanununun 162. maddesine dayandığı” kabul edilmiş, davalının eşini zaman zaman dövdüğü ve hakaret ettiği anlaşılmakla birlikte, bu davranışların pek kötü veya onur kırıcı davranış boyutlarına ulaşmadığı, geçimsizlik sebebi olabilecek davranışlar olduğu gerekçesiyle dava reddedilmiş; hükmü davacı temyiz etmiştir.
Davalının zaman zaman eşine ve çocuklarına fiziki şiddet uyguladığı, eşine “mayası bozuk, sütü bozuk, şeytan tabiatlı ” şeklinde sözler sarfettiği, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Davalının gerçekleşen bu davranışlarının, davacının vücut bütünlüğünü ve onurunu ağır biçimde zedelediği, sağlını ve ruhsal bütünlüğünü bozduğu tartışmasızdır. Bu bakımdan açıklanan davranışlar pek kötü ve onur kırıcı davranış niteliğinde olup, Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesindeki boşanma sebebini oluşturur. Bu husus gözetilmeden isteğin kabulü yerine yazılı gerekçe ile reddi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere bozma sonucu yönünden oybirliği, bozma gerekçesi bakımından oy çokluğuyla karar verildi.24.09.2012

T.C YARGITAY

2.Hukuk Dairesi

Esas: 2013/ 25910

Karar: 2014 / 9380

Karar Tarihi: 21.04.2014

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesine göre “eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.”

Davacı kadın, kocasının adam öldürme suçu nedeniyle mahkum olduğunu, 25 yıl hapis cezası aldığını, bu sebeple Türk Medeni Kanununun 163.maddesi uyarınca boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.

Toplanan delillerden; davalı kocanın, 17.02.2007 tarihinde kasten adam öldürdüğü, 27.02.2007 tarihinde tutuklandığı, tutuklu şekilde yargılanarak Giresun Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/252 esas, 2008/142 sayılı kararı ile 25 yıl ağır hapis cezasıyla cezalandırıldığı, eşlerin, suç işlendiği tarihten itibaren de ayrı yaşamaya başladıkları ve evlilik birliğinin bir daha kurulmadığı anlaşılmaktadır.
Türk Medeni Kanununun 163. maddesi uyarınca kocanın adam öldürmesinin, davacı kadını küçük düşürücü bir suç olduğu, 25 yıl hapis cezasına mahkum edilip, cezanın da infazına başlandığı, bu haliyle işlenen suçun davacı kadın yönünden birlikte yaşamayı çekilmez hale getirdiği sabit olup, davanın kabulüne karar verilecek yerde, yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 21.04.2014

T.C YARGITAY

2.Hukuk Dairesi

Esas: 2014/ 20560

Karar: 2015 / 4947

Karar Tarihi: 19.03.2015

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davalının, on iki yaşında bir kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduğu, suçu sabit görülerek bundan dolayı ceza aldığı yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Mahkemece, “davalının bu suçu bir kere işlemiş olmasının tek başına boşanmaya neden olmayacağı vicdani kanaatine varıldığı, bu durumun evliliği diğer eş bakımından çekilmez hale getirdiğinin ispatlanması gerektiği, bu yolda delil getirilmediği” gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Dava Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesinde yer alan “küçük düşürücü suç işleme” sebebine dayanılarak açılmıştır, işlenen suçun niteliğine göre davacının dava açması karşısında onunla birlikte yaşaması kendisinden beklenemeyeceği açık ve tartışmasızdır. Boşanma sebebi gerçekleşmiştir. Davanın kabulü gerekirken, isteğin reddi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 19.03.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

T.C YARGITAY

2.Hukuk Dairesi

Esas: 2018/ 3075

Karar: 2018 / 7120

Karar Tarihi: 31.05.2018

Davacı kadın evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebine dayalı olarak açtığı boşanma davasını 28.12.2015 tarihli duruşmada ve 28.01.2016 tarihli dilekçesi ile ıslah ederek akıl hastalığı (TMK. m. 165) sebebiyle boşanmaya karar verilmesini talep etmiştir. Akıl hastalığı sebebiyle (TMK m. 165) boşanmaya karar verilebilmesi için, akıl hastalığının ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirmesi ve hastalığın geçmesine olanak bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi şarttır (TMK. m. 165). Mahkemece akıl hastalığı hukuki sebebi ile boşanmaya (TMK m. 165) karar verilmiş ise de; …Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Bilirkişi Kurulundan alınan 23.10.2014 tarihli sağlık kurulu raporunda, davalının akıl hastalığının geçmesine olanak bulunmadığı yönünde herhangi bir açıklama bulunmamaktadır Bu durumda alınan rapor Türk Medeni Kanununun 165. maddesi kapsamı karşısında yetersiz olup hüküm vermeye elverişli değildir. O halde davalı erkek hakkında tam teşekküllü devlet hastanesi veya üniversite hastanesinden Türk Medeni Kanununun 165. maddesi gereğince, davalı erkeğin akıl hastası olup olmadığı, mevcut bir hastalık varsa bu hastalığın diğer eş yönünden çekilmezlik unsuru taşıyıp taşımadığı ve hastalığın geçmesine olanak bulunup bulunmadığı konusunda sağlık kurulundan rapor alınarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup; bozmayı gerektirmiştir.

 Sonuç:

Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 31.05.2018

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

wpChatIcon