|Bizim milletimizin adalet düzeyi,
başka milletlerin adaletinden
aşağı kalamaz.
M.Kemal Atatürk

Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası

Muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davası, bir kişinin ölümünden önce mülkünü başkasının üzerine geçirdiğini iddia eden ve bunun gerçekte bir sahtekarlık veya hileli işlem olduğunu öne süren kişilerin açtığı hukuki bir süreçtir. Bu dava türü, mülkiyetin korunması ve gerçek durumun ortaya çıkarılması amacıyla önem taşır.

  1. Mirastan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası) Tanımı
  2. Davanın Hukuki Niteliği ve Unsurları (Yargıtay Kararı Çerçevesinde İnceleme)
  3. Tenkis Davasından Farkı
  4. Mirastan Mal Kaçırma Davası ve Tenkis Davası Birlikte Açılabilir mi?
  5. Mirastan Mal Kaçırma Davasını Kimler Açabilir, İspat Yükü Kimdedir?
  6. Mirastan Mal Kaçırma Davasında Süre Var Mıdır?
  7. Mirastan Mal Kaçırma Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

     1. Mirastan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası) Tanımı

Ülkemizde Tapu İptal ve Tescil davalarından biri de muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davasıdır. İşbu davada esasen muris, yaşadığı dönemde malvarlığının bir kısmını veya tamamını mirasçılarından birine veya birkaçına bağışladığı halde dışarıya bunu satış ya da ölünceye kadar bakma sözleşmesi olarak göstermektedir. Bu tarz işlemler, murisin mirastan mal kaçırması olarak görülür ve mahkemece iptal edilirler.

     2. Davanın Hukuki Niteliği ve Unsurları (Yargıtay Kararı Çerçevesinde İnceleme)

Yargıtay Hukuk Genel Kurul’unun muris muvazaasına dayalı iptal davalarına ilişkin tanımlayıcı bir kararını aşağıda paylaşmaktayız. (YHGK 2011/4-359 E., 2011/405 K. ve 08.06.2011 tarihli karar)

“Muris muvazaası, niteliği itibariyle 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 18. maddesinde düzenlenen bir nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaadır. Mevsuf muvazaada, yanlar, görünürdeki muvazaalı işlemin altında, hüküm ve sonuç yaratmasını istedikleri başka bir işlem yaparlar. Bu maddeye göre, “ bir akdin şekil ve şartlarını tayinde, iki tarafın gerek sehven gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmayarak, onların hakiki ve müşterek maksatlarını aramak lazımdır.Tahriri borç ikrarına istinat ile alacaklı sıfatını iktisabeden başkasına karşı, borçlu tarafından muvazaa iddiası dermeyan olunamaz.”
Borçlar Kanunu’nun 18. ve Türk Medeni Kanunu’nun 2.maddelerine göre, hukuki işlemlerde bildirimde bulunanın kullandığı sözlere bakılmayarak, objektif iyiniyet kuralları gereğince kendisine karşı bildirimde bulunulanın sözlerinden ne gibi bir anlam çıkarması gerekiyorsa, ona uygun yorum yapılmalıdır (Özuğur,Ali İhsan, Açıklamalı-İçtihatlı Tenkis, Mirasta Denkleştirme ve Muvazaa Davaları, 2005, s.306). 

Muris muvazaasında, miras bırakan ile sözleşmenin karşı tarafı aralarında yaptıkları bağış sözleşmesini, genellikle satış veya ölünceye kadar bakma akdi ile gizlerler. Görünüşteki sözleşmenin vasfı, tamamen değiştirildiğinden muris muvazaası aynı zamanda tam muvazaa özelliği de taşır (Özkaya,Eraslan, İnançlı İşlem ve Muvazaa Davaları, 1999, s.293 ).

Muris muvazaası ile taraf muvazaası arasında kasıt yönünden farklılık vardır. İlkinde, mirasçıları, diğerinde ise üçüncü kişileri aldatma ve zarar uğratma kastı vardır. Bu nedenle muris muvazaasında, murisin mirastan mal kaçırmak amacıyla hareket edip etmediği önemlidir. Bunun dışında mirasçıların kim olduğunun önemi yoktur.

Muris muvazaası, dört unsurdan oluşur:

1-Miras bırakanın, mirasçısından mal kaçırmak için karşı tarafla anlaşarak gerçek iradesine uygun düşmeyecek ve sonuç doğurmayacak biçimde düzenlediği, tarafların aralarında düzenledikleri muvazaa anlaşması ile geçersiz olduğunu kabul ettikleri görünüşteki sözleşme, 

2-Mirasçılarını aldatma kastı, Burada, aldatılan mirasçının temlik tarihinde mirasçı olup olmamasının herhangi bir önemi yoktur. Temlik tarihinde, miras bırakanın aldatma amacı güttüğü bir mirasçısının bulunması ve iptal davasının açıldığı tarihte de mirasçı sıfatını taşıması yeterlidir. Çünkü, görünüşteki işlem, tarafların gerçek iradelerini yansıtmadığı için, hukuki sonuç doğurmamaktadır. Müeyyidesi mutlak butlan olan ve başlangıcından itibaren hükümsüzlük ifade eden işlem, onay veya zaman geçmekle geçerlilik kazanmayacağına göre, işlemden sonra mirasçılık sıfatı alan kişiler için de geçerli hale gelmez (Özuğur,Ali İhsan, Açıklamalı-İçtihatlı Tenkis, Mirasta Denkleştirme ve Muvazaa Davaları, 2005, s.309). 

3-Miras bırakan ile karşı taraf arasındaki görünüşte yapılan sözleşmenin niteliğini değiştiren, hiçbir şekil şartına bağlı olmayan, tarafların beyanları ile iradeleri arasında bilerek meydana getirdikleri, uyumsuzluğu açıklayan muvazaa anlaşması, 

4-Miras bırakan ile karşı tarafın gerçek iradelerine uygun olan ancak saklanan ve genellikle bağış sözleşmesi şeklinde yapılan gizli sözleşme. Taşınır mallarla tapusuz taşınmazların devrine ilişkin gizli sözleşme şekle tabi değildir ancak tapulu taşınmazlarda geçerli olması için gizli sözleşmenin resmi şekilde yapılması gereklidir. Şekle aykırılık, yargılamanın her safhasında taraflarca ileri sürülebilir, hâkim tarafından da re’sen dikkate alınır.

Muris muvazaası, Borçlar Kanunu’nun 18. maddesi dışında herhangi bir yasal düzenlemeye tabi tutulmamıştır. Kaynağını daha çok Yargıtay İçtihatlarından ve ilmi görüşlerden almakta ise de esas dayanağını, 01.04.1974 tarih ve 1974/1-2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı oluşturmaktadır. Bu kararda belirlenen ilkeler, daha sonra kabul edilen 22.05.1987 tarih, 1986/4 Esas 1987/5 Karar sayılı ve 16.03.1990 tarih, 1989/1 Esas 1990/2 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı  Birleştirme Kararlarında da kabul edilmiş, bundan böyle uygulamalar bu ilkeler doğrultusunda gelişme göstermiştir ( Özkaya,Eraslan, İnançlı İşlem ve Muvazaa Davaları, 1999, s.294 ).01.04.1974 tarih ve 1974/1-2 sayılı İçtihadı  Birleştirme Kararına göre, bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmazını hakkında, tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmesi halinde, yani, gerçekte bağışladığı taşınmazını, tapu sicil memurluğunda satış gibi göstererek devir ve temlik etmişse, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu’nun 18. maddesine dayanarak danışıklı (muvazaalı) olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de biçim koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilirler.

Bu dava hakkı, geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanun’un 507. ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmaz.     

Ancak akıldan çıkarılmaması gereken husus, anılan İçtihadı Birleştirme Kararı’nın, sadece miras bırakanın, tapulu taşınmazlarının devir ve temliklerinde yapmış olduğu muvazaalı işlemler için geçerli olduğudur. 2918 sayılı Yasa gereğince trafik siciline tescili zorunlu araçlar dışındaki araçlar ve taşınır mallar ile tapuya kayıtlı olmayan taşınmazların temliklerinde gizli bağış sözleşmesi şekle bağlı olmayıp geçerli bulunduğu ve zilyetliğin devri ile mülkiyet karşı tarafa geçtiğinden bu içtihatların uygulama yeri yoktur (Eraslan ÖZKAYA, İnançlı İşlem ve Muvazaa Davaları, 1999, s.294-Özuğur, Ali İhsan, Açıklamalı-İçtihatlı Tenkis, Mirasta Denkleştirme ve Muvazaa Davaları, 2005, s.315).

Aynı şekilde, menkul malların zilyetliği, bağışlama ile devredilmiş veya bağışlama konusunda yazılı bir taahhüt alınmış ve menkul mal karşı tarafa teslim edilmişse, artık, muvazaa nedenine dayalı iptal davası açma olanağı kalmamış demektir. Muris muvazaası hükümlerinin ve ispat vasıtalarının, menkullerde uygulanma olanağı yoktur. Muris muvazaasına dayalı iddialar, yukarıda açıklanan 01.04.1974 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamında ve sadece tapuya kayıtlı taşınmazlar hakkında ileri sürülebilir ve davayı miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar açabilir. Davacı mirasçılar, üçüncü şahıs konumunda oldukları ve payları oranında iptal ile tescil talep edebilecekleri için, açılan davaya tüm mirasçıların katılmasına veya terekeye temsilci atanmasına gerek yoktur.

Dava açan mirasçı, muvazaalı işlemin tarafı  olmadığından, miras bırakanın ardılı (külli halefi) gibi hareket etmeyip, miras hakkını korumaya çalıştığından üçüncü kişi durumundadır ve miras bırakanın yaptığı sözleşmenin, miras hakkını zarar uğrattığını, kendisinden mal kaçırmak amacıyla yapıldığını ve aleyhine haksız bir fiil işlendiğini ileri sürerek bu sözleşmenin iptalini isteyebileceği gibi bu iddiasını da 01.04.1974 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre her türlü delille kanıtlayabilir ise de muris muvazası dışında işlemi yapan taraflar arasında BY. 18.maddeye göre açılan davalarda ispatın yazılı delil, yazılı delil başlangıcı, yemin gibi delillerle ispatı zorunluluğu vardır. Zaten muvazaa ile muvazaanın özel bir şekli olan muris muvazaası arasında ispat bakımından da farklılık bulunduğu açıktır.
Yine açıklanan 01.04.1974 tarih ve 1974/1-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre, muris muvazaasına dayalı iptal davasında davalı sıfatını, miras bırakanla görünürdeki muvazaalı işlemi yapan kişi veya kişiler taşır.”

     3. Tenkis Davasından Farkı

Muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davası ile tenkis davası arasında önemli farklar bulunmaktadır. İşte bu iki dava türünün ana farkları:

**Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davası:

– Amaç: Bu dava türünde, bir kişinin ölümünden önce mülkünü bir başkasının üzerine geçirdiğini iddia eden ve bunun gerçekte bir hile veya sahtekarlık olduğunu öne süren kişiler tarafından açılır. Amaç, gerçek mülkiyet durumunu ortaya çıkarıp, tapu kaydını gerçek duruma uygun olarak düzenlemektir. İşbu dava yalnızca taşınmazlar için açılabilir.

– Zamanaşımı: Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davası, miras bırakanın ölümünden sonra her zaman açılabilir. Herhangi bir hak düşürücü veya zamanaşımı süresi söz konusu değildir.

– Davacı: Saklı pay sahibi veya herhangi bir mirasçı bu davayı açabilir.

– Sonuç: Mahkeme, muris muvazaasının varlığına ve tapu kaydının iptal edilip gerçek durumun tesciline karar verebilir.

** Tenkis Davası (Mirastan Red):

– Amaç: Tenkis davası, miras bırakanın hayatta olan kanuni mirasçılarından birinin, mirasın kendisine veya diğer mirasçılara haksız olarak dağıtıldığını iddia ettiği bir hukuki süreçtir. Bu durumda, miras bırakanın ölümünden sonra gerçekleşen miras dağılımının iptalini veya düzeltilmesini talep eder. İşbu dava taşınır ve taşınmaz mallar için açılabilir.

– Zamanaşımı: Mirasçılar, saklı paylarının ihlal edildiğini öğrendikleri andan itibaren 1 yıl; her halükârda miras bırakanın ölümünden itibaren 10 yıl içinde bu davayı açmalılar.

– Davacı: Tenkis davasını yalnızca saklı pay sahipleri açabilir.

– Sonuç: Mahkeme, tenkis davası sonucunda mirasın haksız olarak dağıtıldığına karar verirse, mirasın yeniden dağıtılmasına veya düzeltilmesine karar verebilir. Bu hususta hâkim, yalnızca saklı payı aşan kısmın düzeltilmesine karar verir.

Özetle, muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davası, ölen kişinin mülkünü hayatta iken başkasının üzerine geçirdiği iddiasıyla açılan bir dava iken, tenkis davası mirasın haksız veya adaletsiz bir şekilde dağıtıldığı iddiasıyla açılır. Bu hususta Tenkis Davası, geçerli bir işleme karşı açılan bir dava iken; Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davası geçersiz bir işleme karşı açılır. Her iki dava da Türk hukukunda mülkiyet ve miras haklarının korunması amacı taşır, ancak temel iddiaları ve sonuçları bakımından farklılık gösterirler.

     4. Mirastan Mal Kaçırma Davası ve Tenkis Davası Birlikte Açılabilir mi?

Evet, her iki dava da birlikte görülebilir. Uygulamada genelde terditli dava olarak her iki talep de ileri sürülmektedir. Davacı öncelikle, yapılan işlemin muvazaalı olduğu sebebiyle tamamen iptali; muvazaanın kabul edilmemesi durumunda saklı pay mirasçının saklı payını aşan kısmın yeniden düzenlenmesi talep edilir.

     5. Mirastan Mal Kaçırma Davasını Kimler Açabilir, İspat Yükü Kimdedir?

Miras bırakanın mirasçılarından herhangi birisi veya tereke temsilcisi işbu davayı açabilir. Bununla birlikte mirası reddeden, mirastan çıkarılan ve mirastan feragat edenler bu davayı açamazlar. İspat yükü davacıdadır. Davacı, işlemin muvazaalı olduğunu ispat etmelidir. İspat konusunun oldukça zor olması sebebiyle Yargıtay, tanık dahil her türlü delili kabul etmektedir.

     6. Mirastan Mal Kaçırma Davasında Süreler

Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davası’nda herhangi bir hak düşürücü süre veya zamanaşımı söz konusu değildir. Bu davanın açılabilmesinin koşulu, miras bırakanın hayatta olmamasıdır. Miras bırakanın ölümünden sonra her zaman bu dava açılabilir.

     7. Mirastan Mal Kaçırma Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davası’nda görevli mahkeme, Asliye Hukuk Mahkemesi iken; yetkili mahkeme, dava konusu taşınmazın bulunduğu yer Asliye Hukuk Mahkemesidir.

Muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davasında avukatın rolü oldukça önemlidir. Bursa miras ve gayrimenkul avukatı olarak, sürecin doğru yürütülmesi için gerekli adımları atmakta ve müvekkillerimizin haklarını savunmaktayız.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

wpChatIcon