Muhatabın mernis adresine tebligat yapılabilmesinin koşulları nelerdir? TK m. 21/2’ye göre tebliğ nasıl yapılır?
Aşağıdaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nı tebligat usul ve yöntemlerinin daha iyi anlaşılması amacıyla siz okuyucularımıza sunmaktayız. İlgili kararın içeriği; muhataba yapılan ilk tebligatın hangi adrese yapılacağı, muhatabın son bilinen adresine tebliğin yapılamaması durumunda doğrudan “mernis şerhi” koyulması suretiyle TK m.21/2’ye göre tebliğin istenip istenemeyeceğinden ibarettir. Bu kapsamda karar, muhatabın bilinen son adresine tebliğin yapılamaması durumunda doğrudan TK m.21/2’ye göre “mernis şerhi” koyularak tebliğ yapılacağı yönündedir. Bu kapsamda muhatabın bilinen son adresine ulaşılamaması durumunda; mernis adresine normal tebligat çıkarılmasına gerek bulunmamaktadır.
YARGITAY İÇTİHADI BİRLEŞTİRME
BÜYÜK GENEL KURULU KARARI
ESAS NO : 2019/2
KARAR NO : 2020/3
KARAR TARİHİ : 20.11.2020
ÖZET: Muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade edilmesi ve adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bilinen adresten farklı olması hâlinde; adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine “Mernis adresi” şerhi verilerek Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca doğrudan tebligat çıkartılması yeterli olup. Öncelikle bu adrese normal bir tebligat çıkartılması gerekmemektedir.
I-GİRİŞ
Daha sonra Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 26.09.2019 tarih ve 288 sayılı kararı ile; iş ve kadro durumu nedeniyle görevlendirme değişikliği yapılarak bu kez raportör üye olarak Hukuk Genel Kurulu Üyesi Sayın Zeki Gözütok’a vazife tevdi edilmiştir.
İçtihadı Birleştirme konusu ise Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu tarafından 29.05.2019 tarih ve 182 sayılı kararı ile; “Muhatabın bilinen adresine tebligat çıkartılıp iade edilmesi hâlinde, mernis adresine çıkartılan tebligatlarda bilinen adres ile mernis adresi farklı ise: mernis adresine normal bir tebligat çıkartılıp iade edilmesi durumunda mernis şerhi düşülerek Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre mi tebligat yapılacağı yoksa bilinen adrese çıkartılan ilk tebligatın bila tebliğ iadesi hâlinde mernis adresine “mernis adresi” şerhi verilerek mi tebligat yapılacağı” olarak belirlenmiştir.
Ne var ki, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında belirlenen içtihadı birleştirme konusunun gerçek ihtilafı saptamaya yeterli olmadığı belirtilerek, içtihadı birleştirmenin konusunun “muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade edilmesi ve adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bu adresten farklı olması hâlinde; adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine “Mernis adresi” şerhi verilerek Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca doğrudan tebligat çıkartılmasının yeterli olup olmadığı, öncelikle bu adrese normal bir tebligat çıkartılmasının gerekip gerekmediği” şeklinde belirlenmesine oy birliği ile karar verilmiştir.
C- Görüş Aykırılığının Giderilmesi İstemine Konu Kararlar
– Hukuk Genel Kurulu Kararı;
14.06.2017 tarihli ve 2016/7-1006 E. 2017/1200 K.
– 2. Hukuk Dairesi Kararı;
03.05.2018 tarihli ve 2016/16677 E., 2018/6058 K.
– 4. Hukuk Dairesi Kararı;
14.12.2017 tarihli ve 2017/3783 E., 2017/8310 K.
– 12. Hukuk Dairesi Kararı;
19.09.2013 tarihli ve 2013/21372 E., 2013/29142 K.
D- Dairelerin Görüş Özetleri
İçtihatların birleştirilmesi talebinin ön değerlendirmesi safhasında kararları arasında içtihat aykırılığı bulunan Hukuk Genel Kurulu ile Özel Dairelerin görüşlerine başvurulmuştur.
1. Hukuk Genel Kurulunun görüş yazısında;
Muhatabın bilinen en son adresine çıkarılacak tebligatın bilâ tebliğ dönmesi hâlinde adres kayıt sisteminde adresi varsa ve ilk çıkan adresten farklıysa bu kez bilinen son adresi burası olduğu için Tebligat Kanunu’nun 10. maddesi uyarınca bu adrese normal tebligat çıkarılması gerektiği, bu tebligatın da bilâ dönmesi hâlinde de adres kayıt sistemindeki adrese Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre “mernis adresi” şerhi verilerek tebligat yapılabileceği, 2. Hukuk Dairesi, 4. Hukuk Dairesi ve Hukuk Genel Kurulu ile 12. Hukuk Dairesinin kararları arasında içtihat aykırılığı bulunduğu, içtihatların birleştirilmesi kararı ile aykırılığın giderilmesi gerektiği belirtilmiştir. Ancak Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bildirilen görüşün maddi hataya dayalı olarak bu şekilde bildirildiği, zira Hukuk Genel Kurulunun kararlarında; muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade edilmesi ve adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bu adresten farklı olması hâlinde adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine “Mernis adresi” şerhi verilerek Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca doğrudan tebligat çıkartılmasının yeterli olduğu, öncelikle bu adrese normal bir tebligat çıkartılmasının gerekmediği, iki aşamalı bir yol benimsendiği. Hukuk Genel Kurulunun görüşünün 12. Hukuk Dairesinin görüşü doğrultusunda olduğu ifade edilmiştir.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi görüş yazısında;
Tebligatın öncelikle muhatabın bildirilen adresine çıkarılacağı tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi tespit edilerek bu adrese, “Mernis kaydı içermeyen” normal tebligat çıkarılacağı eğer muhatap adreste oturmakla birlikte, adresten geçici olarak ayrılmış ise; Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesi koşullarına uygun şekilde tebligat yapılacağı, muhatabın adreste oturmadığı tespit edilerek tebligatın iade edilmesi hâlinde, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğuna dair kayıt (mernis kaydı) düşülerek yeniden tebligat çıkarılacağı ve Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca tebligat yapılacağı, 4. Hukuk Dairesi ile 2. Hukuk Dairesinin görüşünün benzer olup bu yönde içtihatların birleştirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
3. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi görüş yazısında;
Tebligatın öncelikle muhatabın bilinen adresine çıkarılacağı, tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi tespit edilerek bu adrese “mernis kaydı içermeyen” normal tebligat çıkarılacağı, eğer muhatap adreste oturmakla birlikte, adresten geçici olarak ayrılmış ise; Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesi koşullarına uygun şekilde tebligat yapılacağı, muhatabın adreste oturmadığı tespit edilerek tebligatın iade edilmesi hâlinde, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğuna dair kayıt (mernis kaydı) düşülerek yeniden tebligat çıkarılacağı ve Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca tebligat yapılması gerektiği, 2. Hukuk Dairesinin görüşünün benzer olduğu, bu yönde içtihatların birleştirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
4. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi görüş yazısında;
Tebligat Kanunu’nun 10/1, 21/2. maddeleri Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi ve 6099 sayılı Kanun’un hem genel gerekçesi hem de 3. Maddesi gerekçesi hep birlikte değerlendirildiğinde yapılan değişikliklerin amacının. Uygulamada yaşanan sorunları önlemek, onlarca tebligat yerine birkaç tebligatla sonuç elde etmek ve Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda yer alan “adres kayıt sisteminin” Tebligat Kanunu’na intibakının sağlanması olduğu, bu durumda adres değişikliği hâlinde bu değişikliğin bildirilerek adres kayıt sistemine işlenmesinin sağlanması gerektiği, bu bildirimin ihmal edilmesi veya kötü niyetli olarak bildirilmemesi hâlini Kanunun himaye etmeyeceği, uygulamada değişiklikten önce tebligatların yapılmasının büyük önem, zaman, iş gücü kaybı ve masraflara yol açmaktayken yapılan değişikliklerle adres kayıt sistemi dışında ayrıca bir adres araştırması yapılmasına gerek olmadığından tebligat işlemlerinin uzamamasının sağlandığı, tebligatın önce bilinen adrese çıkarılması, bila dönmesi hâlinde adres kayıt sistemindeki adres tespit edilerek ve bu adresin “mernis adresi olduğu, TK’nın 21/2. maddesine göre buraya tebligat yapılması” şerhini içerir şekilde tebligat çıkarılarak Tebligat Kanunu’nun 21/2 maddesine göre tebligatın her halükarda yapılması gerektiği, adres kayıt sistemindeki adresin ilk tebligat çıkan adresten farklı bir adres olmasının maddenin iki aşamalı uygulanmasına engel teşkil etmediği, adres kayıt sistemindeki adrese önce olağan yoldan yani TK’nın 21/1. maddesine göre tebligat çıkarmaya gerek bulunmadığı, Kanun koyucunun amacının bu olduğu. TK’nın 21/1. maddesinin uygulanış şeklinin TK’nın 21/2 maddesinden farkının Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesinde belirtildiği üzere kişinin esas orada oturup oturmadığını yani sürekli olarak orada bulunup bulunmadığını, bu hususu bilmesi muhtemel kişilerden araştırarak beyanlarının tutanağa yazılması olduğu, Tebligat Yönetmeliğinin 30/1. maddesinde de bu araştırmanın: adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar için yapılmayacağının açıkça yazılı olduğu, bunun nedeninin ise adres kayıt sistemindeki adres olması hâlinde muhatap o adreste hiç oturmamış ya da sürekli ayrılmış olsa dahi kendisi adres kayıt sistemine bu adresi bildirdiğinden ve değiştirmediğinden bu adrese tebligat yapılabilmesine Kanunun cevaz verdiği, yine Tebligat Yönetmeliğinin 31/c maddesinde aynı ilkenin tekrarlandığı, tebligatın bilinen adresten bila tebliğ döndükten sonra, adres kayıt sistemindeki adrese bir kez de normal yoldan yani Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre tebligat çıkarmanın fuzuli olduğu, adres kayıt sistemindeki adreste muhatabın orada oturup oturmamasının herhangi bir önemi olmadığı, araştırma hariç, TK 21/1 ve 21/2’nin uygulanmasında, her ikisinde de muhatap orada her ne sebepten olursa olsun bulunuyorsa (TK 21/1’e göre muhatabın orada oturması ancak tebliğ anında adreste olmaması ya da tebliğinden kaçınması durumunda. TK 21/2 maddesine göre de adresten ayrılmış ya da hiç oturmamış olması hâlinde) tebliğ olunacak evrak muhtara ya da ihtiyar heyeti azasına teslim edileceği, tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihtarname kapıya yapıştırılacağı, dolayısıyla muhatap zaten orada oturuyorsa tebliğin bizzat yapılacağı, oturmuyorsa yapılan düzenlemelere göre tebliğ yapılacak adres, adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan ve kanun buna cevaz verdiğinden TK’nın 21/2. maddesine göre tebligat yapılacağı, adres kayıt sistemindeki adrese önce bir kez de TK’nın 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarmanın anılan yasal düzenlemeler karşısında fazladan bir işlem olduğu ve işin uzamasına sebebiyet vermekten başka bir fonksiyonunun bulunmadığı. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi ve 4.Hukuk Dairesi ile 12. Hukuk Dairesi arasında içtihat farklılığı mevcut olduğundan içtihatların 12. Hukuk Dairesinin görüşleri doğrultusunda birleştirilmesinin gerektiği belirtilmiştir.
II- İÇTİHADI BİRLEŞTİRME KONUSU İLE İLGİLİ KAVRAM, KURUM VE YASAL DÜZENLEMELER
A.- MEVZUAT
1. 7201 SAYILI TEBLİGAT KANUNU
Tebligatın yapılması:
Madde 1– (Değişik: 11/1/2011-6099/1 md.) Kazaî merciler, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler, (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlar, (IV) sayılı cetvelde yer alan sosyal güvenlik kurumları ile vakıf yükseköğretim kurumları, il özel idareleri, belediyeler, köy hükmî şahsiyetleri, barolar ve noterler tarafından yapılacak elektronik ortam da dâhil tüm tebligat bu Kanun hükümlerine göre Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü veya memur vasıtasıyla yapılır.
Davetiyenin ihtiva edeceği kayıtlar:
Madde 9- Davetiye aşağıdaki kayıtları ihtiva eder:
- Tarafların ve varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile ikametgâh veya mesken yahut iş adreslerini,
- Anlaşılacak şekilde kısaca tebliğin mevzuunu,
- Davet edilen şahsın hangi mercide ve hangi gün ve saatte hazır bulunması lazım geldiğini ve bu merciin yerini,
- Kanunlarına göre davetiye ve celpnamelere derci icabeden sair hususları.
- Davetiyeyi çıkaran merciin mührünü ve mahkeme yazı işleri müdürünün ve diğer mercilerde salâhiyetli memurun imzasını.
Bilinen adreste tebligat:
Madde 10- Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.
(Ek fıkra: 11/1/2011-6099/3 md.) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir.
Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina:
Madde 21- (Değişik : 6/6/1985 – 3220/7 md.) Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
(Ek fıkra: 11/1/2011-6099/5 md.) Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
(Ek: 19/3/2003-4829/5 md.) Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkralar uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar.
Tebliğ mazbatası:
Madde 23- Tebliğ bir mazbata ile tevsik edilir. Bu mazbatanın:
- Tebliği çıkaran merciin adını,
- Tebliği isteyen tarafın adını, soyadını ve adresini,
- Tebliğ olunacak şahsın adını, soyadını ve adresini,
- Tebliğin mevzuunu,
- Tebliğin kime yapıldığını ve tebliğ muhatabından başkasına yapılmış ise o kimsenin adını, soyadını, adresini ve 22 nci madde gereğince tebellüğe ehil olduğunu.
- Tebliğin nerede ve ne zaman yapıldığını,
- 21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara müteallik muamelenin yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebi.
- (Ek:11/1/2011-6099/6 md.) Tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydı,
- (Değişik: 19/3/2003-4829/7 md.) Tebliğ evrakı kime verilmiş ise onun imzası ile tebliğ memurunun adı, soyadı ve imzasını, İhtiva etmesi lazımdır.
Yönetmelik:
Madde 60- (Değişik: 11/1/2011-6099/12 md.)
Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar İçişleri, Maliye ve Ulaştırma bakanlıklarının görüşü alınmak suretiyle, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
2. TEBLİGAT KANUNUNUN UYGULANMASINA DAİR YÖNETMELİK
Amaç
Madde 1- (1) Bu Yönetmeliğin amacı, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun uygulanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Kapsam
Madde 2- (1) Bu Yönetmelik; yargı mercileri. 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (1) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler. (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlar, (IV) sayılı cetvelde yer alan sosyal güvenlik kurumları ile il özel idareleri, belediyeler, köy hükmî şahsiyetleri, barolar ve noterler tarafından yapılacak tüm tebligat işlemlerine ilişkin usul ve esasları kapsar.
Dayanak
Madde 3- (1) Bu Yönetmelik, Tebligat Kanununun 60 ıncı maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
Tebligatın yapılması
Madde 4- (1) 2 nci maddede belirtilen merciler tarafından yapılacak tüm tebliğler, bu Yönetmelik hükümlerine göre Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü (PTT) veya memur vasıtasıyla yapılır.
Bilinen adreste tebligat
Madde 16- (1) Tebligat, öncelikle tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır.
(2) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. 79 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir.
Muhatabın adreste bulunmaması, ölmesi veya adresinden sürekli olarak ayrılması halinde yapılacak işlem
Madde 30 – (1) Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, Muhtar ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir.
(2) Muhatap ölmüşse veya gösterilen adresten sürekli olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ memurunca tespit edilememişse tebligat evrakı, tebligatı çıkaran mercie geri gönderilir.
(3) Yeni adres, tebliğ memuru tarafından tespit edilmişse bu adres, tebliğ mazbatasındaki mahsus yerine ve tebliğ evrakındaki adresin bulunduğu tarafa yazılır.
(4) Yeni adres, tebliğ memurunun tevzi bölgesi dâhilinde bulunduğu takdirde tebligat o adrese yapılır. Yeni adres, aynı PTT merkezinin diğer bir tevzi bölgesinde veya başka bir PTT merkezinin mıntıkası içinde bulunursa, tebliğ evrakı yeni adreste tebliğinin temini için memur tarafından bağlı olduğu merkeze iade olunur.
(5) 15 inci maddede yer alan hususlar göz önünde bulundurulduğunda tebligatın, tebliğ evrakında belirtilen tarihten önce yapılamayacağının anlaşılması veya yeni adresin yabancı bir ülkeye ait olması durumunda PTT merkezi tebliğ evrakını tebligatı çıkaran mercie geri gönderir.
Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden kaçınma ile adres kayıt sistemindeki adreste bulunamama halinde yapılacak işlem
Madde 31- (1) Tebliğ memuru;
- a) Muhatap veya muhatap adına tebligat yapılabilecek kişiler, o adreste bulundukları halde hiçbirinin tebliğ anında gösterilen adreste mevcut olmamaları,
- b) Muhatap ya da kendilerine tebligat yapılabilecek kişilerin tebellüğden kaçınması,
- c) Muhatap, gösterilen adreste hiç oturmamış veya bu adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi tebligatın, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine bu husus meşruhat verilerek çıkarılması, hallerinden biri gerçekleştiği takdirde tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclisi üyesinden birine ya da kolluk amir veya memuruna imza karşılığında teslim eder. Tebliğ memuru, ek-1’de yer alan (2) numaralı örneğe uygun olarak düzenlenen ihbarnameyi gösterilen adresteki kapıya yapıştırır. (a) bendinde belirtilen halin gerçekleşmesi durumunda tebliğ memuru, tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir.
(2) Birinci fıkranın (c) bendi gereğince yapılacak tebligatlarda tebliğ memurunca 30 uncu maddeye göre araştırma yapılmaz.
Tebliğ tarihi
Madde 32- (1) 31 inci maddenin birinci fıkrasına göre yapılacak tebligatlarda, ihbarnamenin gösterilen adresin kapısına yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
Tebliğ mazbatasında bulunması gereken bilgiler ve tanzimi
Madde 35- (1) Tebliğ bir mazbata ile belgelendirilir. Bu mazbatanın;
- a) Tebliği çıkaran merciin adını,
- b) Tebliği isteyen tarafın adını, soyadını ve adresini,
- c) Muhatabın adını, soyadını ve adresini,
ç) Tebliğin konusunu,
- d) Tebliğin kime yapıldığını ve tebliğ muhatabından başkasına yapılmış ise o kişinin adını, soyadını, adresini ve 34 üncü madde gereğince tebellüğe ehil olduğunu.
- e) Tebliğ tarihini, saatini ve nerede yapıldığını,
- f) 30 uncu ve 31 inci maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığını, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebi.
- g) Tebligatın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine yapılması durumunda buna ilişkin kaydı,
ğ) Tebliğ evrakı kime verilmiş ise onun adı, soyadı, sıfatı ve imzası ile tebliğ memurunun adı, soyadı ve imzasını, içermesi gerekir.
(2) Tebliğ mazbatasında yukarıda belirtilen hususları kaydetmek için yeterli alan bulunmaması halinde tebliğ memuru usulüne uygun şekilde mazbataya eklenti yapabilir.
(3) Bu maddeye göre hazırlanarak bastırılan ve tebligatı çıkaran merci tarafından tanzim edilen ek-1’de yer alan (3) numaralı örnek tebliğ mazbatasının ilgili bölümleri tebliğ memuru tarafından tebliğ yerinde düzenlenir.
(4) Tebliğ mazbatası, tebliği çıkaran merci ve tebliğ memuru tarafından okunaklı şekilde düzenlenir.
(5) Tebliğ mazbatasında muhatabın birden fazla adresine yer verilemez. Aksi halde tebliğ mazbatası tebligatı çıkaran mercie iade edilir.
Basılı evrak
Madde 79- (1) Ek-1’de yer alan (2) ve (7) numaralı örnek basılı evrağı. Posta ve
Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü, diğerleri ise tebliği çıkaran merciler tarafından temin edilir.
(2) Bu Yönetmeliğe ekli örneklere göre bastırılacak evrakın beyaz renkte olması gerekir.
Ancak, 16 ncı maddenin ikinci fıkrası uyarınca adres kayıt sistemine göre düzenlenecek tebliğ zarfı açık mavi renkte bastırılır.
3. 5490 SAYILI NÜFUS HİZMETLERİ KANUNU
Tanımlar
Madde 3- (1) Bu Kanunda geçen;
- a) Adres: Herhangi bir toprak parçası veya binanın coğrafi konumu ve işlevi açısından tanımlanmasını,
- b) Adres beyan formu: Adreslerin bildiriminde kullanılan, şekli ve içeriği Bakanlıkça belirlenen formu,
- c) (Değişik: 19/10/2017-7039/1 md.) Adres bileşenleri: İl, ilçe, köy ve köy bağlıları, mahalle, bulvar, cadde, sokak, bina, dış kapı numarası, iç kapı numarası, posta kodu gibi adres bilgisine ulaşmak için gerekli sözel ve mekânsal verileri,
ı) Diğer adres: Yerleşim yeri adresi dışında kalan yerleri.
- o) (Değişik: 19/10/2017-7039/1 md.) Merkezî veri tabanı: Genel Müdürlükçe elektronik ortamda tutulan verileri,
ö) (Değişik: 19/10/2017-7039/1 md.) MERNİS: Merkezî Nüfus İdaresi Sistemini.
- aa) Ulusal adres veri tabanı: Adres bilgilerinin tutulduğu merkezî veri tabanını,
- ee) Yerleşim yeri adresi: Sürekli kalma niyetiyle oturulan yeri, ifade eder.
Aile kütüklerinde bulunması gereken kişisel bilgiler
Madde 7- (1) Her mahalle veya köy için ayrı aile kütüğü tutulur. Aile kütüklerinde aşağıdaki bilgiler bulunur:
- g) Yerleşim yeri adresi.
Adres bilgilerinin tutulması ve adres standardı
Madde 48- (1) Yerleşim yeri adresi ve diğer adreslere ait bilgilerin tutulmasına ilişkin politikanın oluşturulması, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması, idarî birimlere göre genel uygulamaya geçiş tarihlerinin tespit edilmesi, ulusal adres veri tabanı ile MERNİS veri tabanının ilişkilendirilmesi ve adres bilgilerinin paylaşılmasına ilişkin işlemler Bakanlıkça yürütülür. Bakanlığın nüfus kütüklerindeki adres kayıtlarını tamamlamak maksadıyla iş birliği talebi kurumlarca karşılanır.
(2) Adres standardı, Mahallî İdareler Genel Müdürlüğünün takip ve sorumluluğunda;
Genel Müdürlük, Türkiye İstatistik Kurumu. Türk Standartları Enstitüsü ve ilgili diğer kuruluşlarca ortaklaşa belirlenir. Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü tespit edilen standardın yetkili idareye bildirilmesinden sorumludur. Kurumlar ile gerçek ve tüzel kişiler adres ile ilgili iş ve işlemlerinde adres standardına uymak zorundadır.
(3) Bakanlık, adrese ilişkin her türlü bilgiyi kurumlardan istemeye yetkilidir. Kurumlar söz konusu isteğe yirmi gün içinde cevap vermekle yükümlüdür.
(4) (Değişik: 19/10/2017-7039/12 md.) Faydalanılan kamu hizmetleriyle sınırlı olmak üzere adrese dayalı olarak yürütülen iş ve işlemlerde diğer adres, yerleşim yeri adresi ile aynı hukuki değere sahiptir. Kurumlar yürütecekleri iş ve işlemlerde yerleşim yeri adresi gibi diğer adres bilgilerini de esas alır.”
(5) (Ek: 19/10/2017-7039/12 md.) 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri saklıdır.
Adres bilgisi ve güncellenmesi
Madde 49- (1) İl özel idaresi ve belediyeler sorumluluk alanlarındaki adres bileşenlerini adres standardına uygun olarak tanımlayıp bunlara değiştirilemeyecek sabit tanıtım numarası vererek mahallindeki bütün adresleri kapsayacak şekilde adres bilgilerini oluşturmakla yükümlüdür. Herhangi bir sebeple sabit tanıtım numarası dışında adres bileşenlerinde yapılan değişiklikler de il özel idaresi ve belediyelerce takip edilerek ulusal adres veri tabanına işlenir.
(2) Ulusal adres veri tabanı Genel Müdürlükte tutulur. Genel Müdürlük, ulusal adres veri tabanındaki yerleşim yeri adresi bilgilerini nüfus kütüklerindeki kişi kayıtları ile ilişkilendirerek elektronik ortamda, yedekleme sistemleri ile birlikte güncel olarak tutar.
(3) (Mülga: 9/5/2012-6304/13 md .; Yeniden düzenleme: 2/1/2017 – KHK-680/80 md .;
Aynen kabul: 1/2/2018-7072/78 md.) Yerleşim yeri adresi yurt dışında olan Türk vatandaşlarının adres kayıtları, yaşadıkları ülkede kullanılan adres verilerine veya o ülke ve bağlı olduğu temsilcilik bilgisine göre tutulur.
Bildirim yükümlülüğü ve süresi
Madde 50- (Değişik: 19/10/2017-7039/13 md.)
(1) Adres bildiriminde kişilerin yazılı beyanı esas alınır. Bildirim şahsen veya güvenli elektronik imza ile yapılır.
(2) Adres bildirimi, nüfus müdürlüklerine veya dış temsilciliklere yapılır. Hizmet alımı ile ilgili başvuru sırasında, Bakanlıkça belirlenen adrese dayalı hizmet sunan kuruluşlara da adres değişikliğine ilişkin beyanda bulunulabilir.
(3) Adres bildiriminin, yirmi işgünü içinde yapılması zorunludur.
(4) Yerleşim yeri ve diğer adresi aynı olan ailenin ergin fertleri birbirlerinin yerine adres beyanında bulunabilirler. Vekâletname ibraz edenler de kişilerin adresleri ile ilgili bildirimde bulunabilirler.
(5) Çocukların ve kısıtlıların adresleri veli, vasi, kayyım, bunların bulunmaması hâlinde, çocuğun büyük ana, büyük baba, ergin olan kardeşleri veya çocuğu yanında bulunduranlar tarafından bildirilir.
(6) Huzurevi, yetiştirme yurdu, cezaevi, öğrenci yurdu gibi yerlerde kalanların adres bildirimleri ilgili kurum yetkililerince, bildirim yapamayacak durumda olan kimsesizlerin ise muhtarlar tarafından yapılır.
(7) Beyanda şüphe duyulması hâlinde kişinin beyanını teyit eden bilgi ve belgeler istenebilir.
(8) Yetkili idareler adres oluşumuna dayanak teşkil eden yapı belgelerini, belgelerin oluşturulması ile eş zamanlı olarak ulusal adres veri tabanına işlemekle yükümlüdür.
Adrese dayalı hizmet sunan kuruluşların yükümlülüğü
Madde 51- (Değişik: 19/10/2017-7039/14 md.)
(1) Kuruluşlarca, adres değişikliği beyan formları elektronik ortamda Genel Müdürlüğe veya kâğıt ortamında en geç on işgünü içinde kuruluşun bulunduğu yerin nüfus müdürlüğüne gönderilir.
Adres bilgilerinin kullanımı
Madde 52- (1) Bakanlık, talepleri hâlinde kurumlara, usûl ve esasları Bakanlıkça tespit edilmek üzere adres bilgilerini elektronik ortamda Kimlik Paylaşımı Sistemi çerçevesinde verebilir.
(2) Teknik altyapısını tamamlamış olan muhtarlıklar sorumluluk alanlarındaki yerleşim yeri adres bilgilerinin güncelliğini takip etmek amacıyla Kimlik Paylaşımı Sistemine erişebilirler.
(3) Kurumlar, yürütecekleri iş ve işlemlerde Genel Müdürlükte tutulan adres bilgilerini esas alırlar.
(4) Adrese ilişkin bilgi ve belgeler nüfus müdürlüklerinden. Kimlik Paylaşımı Sistemine bağlanarak bu sistemdeki kayıtlara uygun belge üretebilen muhtarlıklardan temin edilebilir. Bu şekilde üretilen belgelerin güvenliği Bakanlığın tespit ettiği usûl ve esaslara göre sağlanır.
(5) Nüfus sayımında veya tespitinde, aile ve hayatî istatistiklerin oluşturulmasında ve bu bilgileri esas alan kanunların uygulanmasında MERNİS nüfus bilgileri kullanılır.
KAVRAMLAR
1- Tebligat
Tebliğ, kelime anlamıyla kısaca, bildirim, yazılı bildirme anlamına gelir. Tebliğ kelimesinin çoğulu (“tebliğler”) olan ve ancak, artık bugün için dilimizde (tekil) “tebliğ” kelimesi ile özdeş olarak kullanılan “tebligat” terimi, hukuksal bir işlemin ilgili kimsenin bilgisine sunulması için yetkili makamın, yasanın öngördüğü esas ve usule uygun bir biçimde (elektronik ortam dâhil) yazı ile veya ilân yoluyla yaptığı belgeleme işlemi demektir (Yılmaz, E./ Çağlar, T.: Tebligat Hukuku, Ankara 2013. 6. B., s. 39).
Hukuki anlamda tebligat, hukuki işlemlerin kanunda belirtilen usule uygun olarak muhatabına ya da muhatap adına kanunen kabule yetkili şahıslara yazılı olarak bildirimi ve bu bildirimin belgelendirilmesi işlemidir. Tebligatın, yazılı bildirim ve belgelendirme olmak üzere iki ana unsuru vardır. Tarafların, mahkemenin, icra ve iflas dairelerinin yaptıkları işlemlerin tamamlanıp hüküm ifade edebilmesi için genellikle tebliğ edilmiş olması gerekmektedir. Bu açıdan tebligatın usulüne uygun olarak yapılması oldukça önemlidir. Tebligat ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu (Tebligat Kanunu) ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik (Yönetmelik) hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler. Bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak Kanun ve Yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir.
Tebligat, yargılamada temelini Anayasada ve temel insan haklarında bulan adil yargılanma hakkı, onun devamı niteliğindeki hukukî dinlenilme hakkı, bu çerçevede kişinin kendisi ile ilgili yargılamadan haberdar olma ve bilgilenme hakkıyla doğrudan ilgilidir. Hukuki dinlenilme hakkı, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Anayasa)’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 27. Maddesinde düzenlenmiş olan hukuki dinlenilme hakkının unsurları arasında olan bilgilenme hakkının, maddede sayılan diğer unsurlar olan açıklama ve ispat hakkı ile ilgili açıklamaları mahkemenin dikkate alarak değerlendirmesi, unsurlarının gerçekleşebilmesi için de öncelikle sağlanması gerekli olan bir haktır. Bilgilenme hakkının sağlanabilmesinin en temel aracı da tebligat olup, öğrenmeyi sağlayacak usulüne uygun tebliğler yapılmaksızın yargılama yapılıp karar verilmesi hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmesine ve sonuçta kişinin adil yargılanmamış olmasına neden olacaktır. Hak arama süreci tebligat ile başlar ve tebligat ile sona erer. İcra takibinin de sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, itirazların yapılabilmesi ve takibin süratle sonuçlandırılabilmesi, ancak tarafların icra takibinden usulünce haberdar edilmesi ile mümkündür. Takip borçlusunun, hangi icra dairesinde aleyhine takip bulunduğunu, hakkındaki taleplerin nelerden ibaret olduğunu bilmesi ve varsa itirazlarını zamanında ve doğru merciye yöneltebilmesi usulüne uygun olarak yapılacak tebligat ile sağlanabilir. Hukukî dinlenilme hakkının gereği olarak tebligatın, Tebligat Kanunu’nun öngördüğü usul dairesinde gerçekleştirilmesi gerekir.
Tebligat, usul ekonomisi ilkesi ile de yakın ilişki içerisindedir. HMK’nın 30. Maddesinde düzenlenen usul ekonomisi adil yargılanma hakkının sağlanmasını amaçlayan, Anayasal dayanağı olan bir ilke olup, Anayasa’nın 141. maddesinin 4. bendinde davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğuna açıkça işaret edilmiştir.
Usul ekonomisi ilkesi yasalarda belirlenen düzenleme çerçevesinde yargılamanın kolaylaştırılmasını, yargılamada öngörülen olağan zaman süresinin aşılmamasını ve gereksiz gider yapılmamasını amaçlar ve bunu hâkime bir görev olarak yükler. Bu bağlamda, basitlik, hızlılık ve ucuzluk usul ekonomisini oluşturan unsurlar olarak ortaya çıkar. Usul ekonomisinin bir unsuru olan hızlılık, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde, “makul sürede yargılanma hakkı” olarak karşımıza çıkmaktadır. Tebligatın yargılamada özellikle süreler ve usul işlemleri bakımından ayrı bir önemi bulunmaktadır. Özellikle sürelerin işlemeye başlaması bakımından sürelerin birçoğu tebligata bağlanmıştır. Bu durumda geçerli bir tebligat olmadıkça süre de işlemeye başlamaz; süreler işlemedikçe usul işlemlerinin gecikmesi, yargılamanın usul ekonomisine aykırı olarak uzaması söz konusu olur. Tebligatın bir yandan güvenli ve doğru şekilde yapılması, diğer yandan da mümkün olan en kısa sürede, en ucuz ve en basit şekilde yapılması gereklidir. Tebligatın kısa sürede yapılması, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmasına katkı sağlar.
2- Adres Kavramı
B.2.1. Bilinen adres
Adres, bir kişinin oturduğu veya çalıştığı yeri göstermeye yarayan bilgilerin tamamı olarak tanımlanabilir. Tebligat Hukuku açısından adres kavramı. Tebligat Kanunu’nun 9.maddesinin 1. fıkrasından anlaşılacağı üzere geniş olup, ikametgâh (yerleşim yeri), işyeri ve mesken kavramlarını kapsar. Tebligat muhatabın bilinen bu adreslerinden herhangi birisinde yapılabilir. Tebligatın yapılacağı yer bakımından ikametgâh, mesken ve işyeri adresleri arasında bir fark yoktur (Muşul, T .: Tebligat Hukuku, Ankara 2018,7. B., s. 181,182).
Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 1. fıkrası uyarınca tebligat, tebliğ yapılacak muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. Yönetmeliğin 16. maddesinin 1. fıkrasına göre bilinen en son adresin tespitinde tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır.
Muhatabın yerleşim yeri ile kendisine tebligat yapılacak olan adres örtüşebileceği gibi farklı yerler de olabilir. Tebligat hukuku bakımından önemli olan muhataba ulaşabilecek ve onunla bağlantısı bulunan bir adresin varlığıdır. Buna göre muhatabın oturduğu ev, çalıştığı işyeri veya yazlık evinin adresi geçerli şekilde tebligat yapılabilecek bir adres teşkil edebilir (Hanağası, E./Özekes, M.: Yargı Örgütü ve Tebligat Hukuku, Eskişehir 2017. 3. B., s. 105; Yılmaz, E./ Çağlar, T.: Tebligat Hukuku, Ankara 2013, 6. B., s. 117).
Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrası ile Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. Fıkrası uyarınca bilinen en son adrese tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.
B.2.2. Adres Kayıt Sistemi
Adres Kayıt Sistemi. Türk Vatandaşları ve Türkiye’de yaşayan yerleşik yabancıların yerleşim yeri ve diğer adres bilgilerinin elektronik ortamda merkezi bir yapı içerisinde güncel olarak tutulmasını ve adres konusundaki dağınıklığa son verilmesini sağlayan bir projedir.
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 3. maddesine göre;
“Adres; herhangi bir toprak parçası veya binanın coğrafi konumu ve işlevi açısından tanımlanmasını,
Adres bileşenleri: İl, ilçe, köy ve köy bağlıları, mahalle, bulvar, cadde, sokak, bina, dış kapı numarası, iç kapı numarası, posta kodu gibi adres bilgisine ulaşmak için gerekli sözel ve mekânsal verileri,
Diğer adres: Yerleşim yeri adresi dışında kalan yerleri,
Merkezî veri tabanı: Genel Müdürlükçe elektronik ortamda tutulan verileri,
MERNİS: Merkezî Nüfus İdaresi Sistemini.
Ulusal adres veri tabanı: Adres bilgilerinin tutulduğu merkezî veri tabanını.
Yerleşim yeri adresi: Sürekli kalma niyetiyle oturulan yeri.” İfade eder.
Ulusal Adres Veri Tabanı. Türkiye’de ve yabancı ülkelerde yaşayan T.C. vatandaşı kişilerin T.C. kimlik numaraları ile yerleşim yeri adresinin ve diğer adreslerinin eşleştirilmiş ve Türkiye’de yaşayan yabancı uyruklu kişilerin adreslerinin eşleştirilmiş hâlini içerir. Adres kayıt sistemi, ulusal adres veri tabanındaki yerleşim yeri adres bilgileri ve diğer adreslerin, merkezi nüfus idaresi sistemi (mernis) veri tabanındaki kişi kayıtları ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası üzerinden ilişkilendirilerek, elektronik ortamda güncel olarak tutulmasıdır. Adres kayıt sistemi, Türk vatandaşlarının ve Türkiye’de herhangi bir amaçla en az altı ay süreli yabancılara mahsus ikamet tezkeresi alan yabancıların yerleşim yeri ve diğer adres bilgilerinin tutulmasını kapsar.
5490 sayılı Kanun’un 48. maddesi uyarınca adrese dayalı olarak yürütülen iş ve işlemlerde diğer adres, yerleşim yeri adresi ile aynı hukuki değere sahiptir. Kurumlar yürütecekleri iş ve işlemlerde yerleşim yeri adresi gibi diğer adres bilgilerini de esas alır. 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri saklıdır.
5490 sayılı Kanun’un 50. maddesinin 2. fıkrasına göre adres bildiriminde kişilerin yazılı beyanı esas alınır. Aynı maddenin 3. fıkrasında adres bildiriminin, yirmi işgünü içinde yapılmasının zorunlu olduğu, 4. fıkrasında ise yerleşim yeri ve diğer adresi aynı olan ailenin ergin fertlerinin birbirlerinin yerine adres beyanında bulunabileceği düzenlenmiştir. Aynı Kanunun 68. maddesinde adres değişikliğini bildirme yükümlülüğünü süresi içinde verine getirmeyenlere ve gerçeğe aykırı beyanda bulunanlara idari para cezası verileceği belirtilmiştir.
III-ÖĞRETİDEKİ GÖRÜŞLER
Kuru, ” … Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. (Teb. K. m. 10/2); ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz (Teb. Yön. m. 16/2, c.2) … ” (Kuru. B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, 2016, s. 850; Kuru. B: Medeni Usul Hukuku El Kitabı, 2020 Ankara. C. 2, s. 1668).
Pekcanıtez, ” … Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adres olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır (Teb. K. m. 10/2: Teb. Yön.m. 16/2, c. 1). Bu durumda ayrıca başka adres araştırması yapılmaz. Görüldüğü gibi Kanunda prensip olarak en fazla iki tebligat yapılması öngörülmüştür. İlk olarak muhatabın bilinen son adresine tebligat çıkarılacak, bu adreste tebligat yapılamazsa adres kayıt sistemindeki (mernis) adresine tebligat yapılacaktır. Bu durumda, ayrıca adres araştırmasına gerek kalmayacak ve evrakların ikiden fazla tebliğe çıkarılması ihtiyacı çok fazla doğmayacaktır … ” (Pekcanıtez. H.: Medeni Usul Hukuku, C. 1, İstanbul 2017. 15. B., s. 510. 511).
Muşul, ” … Tebliğ çıkarılan bilinen en son adresin, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresiyle (mernis adresiyle) aynı olması gerekmez. Teb. K. m. 10/1 uyarınca tebliğ çıkarılan bilinen en son adres, muhatabın adres kayıt sistemindeki (mernis) adresiyle aynı veya farklı olsa bile tebliğ evrakı bila tebliğ geri gönderilmişse, Teb. K. m. 10/2 gereğince Teb. K. m. 21/2 ye göre tebliğe çıkarılması gerekir … ” (Muşul. T.: Tebligat Hukuku. Ankara 2018. 7. B., s. 413. 414).
Hanağası ve Özekes ” … Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi (mernis adresi), bilinen en son adres olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır (Teb. K. m. 10/2, Teb. Y. m. 16/2, c. 1). Adres kayıt sistemindeki adrese tebligat yapılması hâlinde, başkaca bir adres araştırması yapılmaz. Ayrıca renkli hazırlanan tebligat zarfında da adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki adresinin olduğu özel olarak belirtilerek meşruhat verilmesi gerekmektedir (Teb. Y. m. 16/2, c. 2).
Dikkat edilirse kural olarak muhataba en fazla iki tebligat yapılması söz konusu olup ikiden fazla tebligata pek ihtiyaç olmayacaktır. Çünkü önce muhatabın bilinen adresine tebligat yapılacak, eğer bu adreste sonuç alınamazsa adres kayıt sistemindeki adrese tebligat yapılmakla yetinilecektir. Bu sebeple kişilerin adres kayıt sistemindeki adreslerinin gerçeği yansıtmasına dikkat etmeleri, adres değişikliklerinde bu adresi güncellemeleri önem taşımaktadır. Aksi hâlde tebligat yapılmış sayılarak sonuçlarını doğuracaktır … ” (Hanağası. E./Özekes, M.: Yargı Örgütü ve Tebligat Hukuku, Eskişehir 2017, 3. B., s. 105).
Yılmaz ve Çağlar, ” … 6099 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine 2. fıkra hükmü eklenmiş ve bununla bilinen adresin (m. 10/1) tebligata elverişli olmaması veya bilinen adrese tebligat yapılamaması hâlinde muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin, bilinen en son adresi olarak kabul edileceği ve tebligatın bu adrese yapılacağı hükme bağlanmış; böylece başka bir adres araştırmasına gerek kalmadan tebligatın yapılabilmesinin sağlanması amaçlanmıştır.
Yine 6099 sayılı Kanun’la 21. maddeye eklenen 2. fıkrada da aynı mantıktan hareket edilmiştir. Buna göre, tebliğ adresi olarak gösterilen adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olması hâlinde, muhatap o adreste hiç oturmamış veya daha önce o adreste oturup da o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır (m. 21,2) … ” (Yılmaz, E./ Çağlar, T.: Tebligat Hukuku, Ankara 2013. 6. B., s. 369, 370).
Yeşilova, bilinen son adres ile adres kayıt sistemindeki adresin örtüştüğü durumda tebligatın kaçıncı kez olduğu önemsenmeksizin doğrudan Tebligat Kanunu’nun 21. Maddesinin 2. fıkrasına göre yapılmasının talep edilmesinin mümkün olduğu görüşündedir.
Yeşilova’ya göre; ” … Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrası, çok özellikli bir varsayımı içermektedir. Varsayım, “adres kayıt sisteminde kayıtlı olan adresin” artık “bilinen en son adres” olarak kabulüyle ilgilidir. Lakin bu varsayımdan yararlanılması, yine Kanunca aranan bazı şartların gerçekleşmesine bağlıdır. Buna göre ve en genel ifadesiyle: öncelikle hükmün (10. maddenin) 1. fıkrası tüketilerek oradaki adrese tebligat yapılması temin edilecek; şayet bu yolun “sonuçsuz kalması” (her ne ise) durumunda, son çare niteliğindeki 2. Fıkrada geçen varsayıma dayanılarak buradaki adrese tebligat yapılacaktır. Hükmün karşıt anlamından çıkan ilk sonuç, 1. fıkrada geçen asli yolun, “sonuçsuz kalması” hâlinde, artık başkaca bir tebliğ usulünün denenmesine gerek ve yer olmaksızın aynı tebliğ usulü içerisinde, bu kez farklı bir metodun tüketilmesi yoluyla tebligatın -en azından hukuken- sonuçlandırılmasının mümkün ve zorunlu olduğudur. Hüküm (m. 10/2), getirmiş olduğu varsayım bakımından, açıktır ki -ve aslında olmaması gerektiği şekliyle- iki farklı adresi esas almıştır. Zira öncelikle bilinen adrese -muhataba daha kolay ulaşmak adına- başvurulacağı şeklindeki ısrar ve zorunluluk yanında, şayet bu yolun sonuçsuz kalması hâlinde gidilecek/tüketilecek olanın ise artık adres kayıt sistemindeki adres (AKS) olduğu vurgulanmıştır. Bu adresin özelliği, (kim tarafından yapılırsa yapılsın) bir adres araştırmasını mümkün ve gerekli kılmaması yanında ne yolla olursa olsun haricen elde edilecek hiçbir adrese de geçerlilik tanımamasıdır. Bu sonucu doğuracak hiçbir yorumun da artık geçerli görülmesi olası değildir.
Bilinen adrese çıkarılan tebliğin mercine iadesiyle birlikte artık tebliğe yarar/esas adres olarak adres kayıt sistemindeki adres (AKS) esas alınarak buraya, normal usulde tebligat çıkarılmasının kabulü mümkün değildir. Kanunun 10/2. maddesinin içerdiği varsayım özelinde, adres kayıt sistemindeki adres, aksi iddia edilemez/bulunamaz/uygulanamaz bir nitelik taşımaktadır. Şayet “normal” usulde çıkartılacak tebligatla Kanunun 21/1 ve Yönetmeliğin 30. maddesine tabi bir tebliğ metodu ifade edilmek isteniyorsa bu metodun adres araştırmasını içermemesi olası değildir. Oysa adres kayıt sistemi, başkaca hiçbir merci yahut kişinin yapacağı adres araştırmasını gerekli görmediği gibi hukuken mümkün de değildir. Adres kayıt sistemindeki adresin aksinin çürütülemez özelliği ve özellikle başkaca bir adres araştırmasına hukuken imkân vermeyen yapısı, doğal olarak aynı adrese olağan usulde yani Kanunun 21/1 maddesine göre bir tebliğin yapılmasına manidir … ” (Yeşilova. B.: Karar İncelemesi, Ankara Barosu Dergisi, 2014 S. 3, s. 72, 74, 87, 92,105).
Özbay ve Yardımcı, ” … Tebligatın yapılmasını isteyenin veya tebligatı çıkartan makamın bildirdiği adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması ya da bu adrese tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın Nüfus Hizmetleri Kanunu’na göre adres kayıt sistemindeki adresi bilinen son adresi olarak kabul edilerek, tebligat buraya yapılacaktır. O hâlde, adres kayıt sistemindeki adresine bu şekilde çıkartılacak tebligatın Teb. K. m. 21/2 hükmüne göre yapılabilmesinin bilinen en son adrese çıkartılacak ilk tebligatın iade edilmiş olmasına bağlı olduğunu söyleyebiliriz … ” (Özbay, İ./ Yardımcı, T. E .: Tebligat Hukuku, 2018, s. 86,87).
Ruhi, ” … 6099 sayılı Kanun değişikliği ile eklenen fıkrayla adres kayıt sistemindeki adrese tebligat yapılması hâlinde izlenecek yöntem belirtilmiştir. Zira 10. maddede yapılan değişiklikle birlikte, bilinen en son adrese çıkartılan tebligattan sonuç alınamazsa, adres kayıt sistemindeki adres esas alınacaktır. Böyle bir durumda, muhatabın adresi, adres kayıt sisteminden temin edilmiş ise, kendisi o adreste hiç bulunmaz ya da sürekli şekilde o adresten ayrılmış olursa, tebliğ memurunun evrakı iade etmemesi, 21. maddeye göre tebliğ işlemlerini yapması gereklidir. Zira, adres kayıt sistemindeki adres nihai adres olarak kabul edilecektir.
Muhatap adresini değiştirmişse bu değişikliği belirli bir süre içinde ilgili mercilere bildirmek zorundadır.
Tebligat evrakının üzerinde adresin adres kayıt sisteminden temin edildiği belirtiliyorsa, tebliğ memuru belirtilen adrese gittiğinde muhatabın adresten ayrıldığını veya bu adreste hiç oturmadığını öğrense fakat muhatabın yeni adresini tespit etse bu yeni adrese sevk işlemi yapılabilir mi? Adresin, adres kayıt sisteminden temin edildiği belirtilen durumlarda sevk işlemi yapılamaz. Bu husus, 6099 sayılı Kanun değişikliği ile getirilmiş olan ilgili madde gerekçesinde açıkça belirtilmiştir. Tebliğ memuru yanlışlıkla sevk işlemi yapmış ise, tebliğ evrakı sevk işlemi yapan tebliğ memuruna iade edilir. Adres kayıt sisteminden temin edildiği belirtilen tebligat evrakının üzerindeki adrese Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası gereğince tebliğ işlemi yapılır.
Adres kayıt sisteminden temin edilen adrese çıkarılan tebligatlarda tebliğ memuru, söz konusu adrese gidecek, muhatap o adreste oturmakta ise, tebligatı muhataba veya muhatap adına tebligatı kabul etmeye yetkili kişiye yapacaktır. Tebligat evrakının üzerinde(ki) adres kayıt sisteminden temin edilen adrese gidilmeden doğrudan tebligat evrakının muhtara bırakılıp, 2 nolu ihbarnamenin kapıya yapıştırılması doğru değildir … ” (Ruhi. A. C .: Tebligat Hukuku, Ankara 2013, 8. B., s. 600, 601).
Konca, ” … Uygulamada, tebligatın çıkartılmasını talep eden taraf, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığından bahisle, tebligatı çıkartacak merciden doğrudan Tebligat Kanunu madde 21/2’ye göre tebligat yapılmasını talep etmektedir. Tebligatı çıkartılmasını talep eden taraf, bilinen en son adresin tebligata elverişli olup olmadığını takdir edemez. Bunu takdir edecek makam Kanunda açıkça belirtilmemiştir. Bilinen son adresin tebligata elverişli olup olmadığına esas olarak tebligatı çıkaran merci (mahkeme, icra dairesi) karar verecektir. Ayrıca, bilinen en son adrese tebligat yapılamaması hâlinde Tebligat Kanunu madde 21/2’ye göre tebligat yapılır (Teb. Yön. m. 16 (2)). Kısaca. Tebligat Kanunu madde 21/2’nin tebliğ imkânsızlığı durumunda uygulanması gerekir. Dolayısıyla ilk tebligatın Tebligat Kanunu madde 21/2’ye göre yapılabilmesi ancak, bilinen son adresin tebligatı çıkartacak mercii tarafından tebligata elverişli adres olarak kabul edilmemesi hâlinde mümkündür … ” (Konca. N. K .: Türk Hukukunda Tebligata İlişkin Güncel Sorunlar Ve Çözüm Önerileri. Ankara Barosu Dergisi, 2014 (114). s. 247, 248).
Peksöz, ” … Muhatabın bilinen en son adresine tebligat yapılamadığında, adres kayıt sistemindeki adres resmi tebligat adresi olarak kabul edilmektedir. Bu düzenleme ile gerçek kişilerin adresinin tespit edilememesinden dolayı, tebliğin sürüncemede kalması, masraf ve zaman kaybına yol açması engellenmeye çalışılmıştır. Adres kayıt sisteminden başka bir araştırma yapılarak adres aranmaz. Bu adrese tebligatın yapılması, renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek ve bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilerek yapılır (Teb K. Yön. m. 16/2).
Adres kayıt sistemine göre düzenlenecek tebliğ zarfının açık mavi renkte olması gerekmektedir (Teb. K. Yön. m. 79/2) … ” (Peköz, V.: Adres Değişikliği Hâlinde Tebligat, İÜHFM C. LXXIV, S. 1, 2016, s. 355).
Özbay, ” … Önce yine bilinen (bildirilen) en son adrese tebligat yapılacaktır. Böylelikle, muhataba daha kolay ulaşılabilecek bir adres biliniyorsa oraya tebligat yapılması imkânı açık tutulmuştur. Burada olumlu bir sonuç alınmışsa, adres kayıt sistemindeki adrese tebligat yapmaya gerek yoktur. Ancak, tebligatın yapılmasını isteyenin veya tebligatı çıkartan makamın bildirdiği adresin, tebligata elverişli olmadığının anlaşılması ya da bu adrese tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın 5490 sayılı Kanun’a göre adres kayıt sistemindeki adresi bilinen son adresi olarak kabul edilerek, tebligat buraya yapılacaktır … ” (Özbay. İ.: 6099 Sayılı Kanun Ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik Çerçevesinde Tebligat Hukukundaki Son Değişiklikler, EÜHFD, C. XVI, S. 1-2 ,2012, s. 136).
Duran, ” … Bilinen en son adres ile adres kayıt sisteminde yer alan adresin farklı olması durumunda, tebligat ilk önce bilinen en son adrese çıkarılacaktır. Maddeye göre öncelikle bilinen en son adrese tebligat yapılacaktır. Muhataba daha kolay ulaşılabilecek bir adres biliniyorsa oraya tebligat yapılması imkânı açık tutulmuştur. Yani bu düzenleme ile terditli bir tebligat süreci öngörülmektedir. Eğer tebligat yapılacak muhatap, adres kayıt sisteminde farklı adres görünmesine rağmen, bilinen en son adreste oturmakta ise tebligat muhataba yapılacaktır.
Muhatap gösterilen adresten sürekli olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ memurunca tespit edilememişse tebligat evrakı, tebligatı çıkaran mercie geri gönderilir (Teb. Y. m. 30). Yeni adresin tebliğ memurunca tespit edilememesi nedeniyle tebligat evrakı tebligatı çıkaran mercie geri gönderildiğinde yani tebligatın yapılmasını isteyenin veya tebligatı çıkartan makamın bildirdiği adresin, tebligata elverişli olmadığının anlaşılması ya da tebligat yapılmaması hâlinde, yani muhatap bilinen en son adresinde oturmuyorsa, taşınmışsa veya hiç oturmamışsa muhatabın adres kayıt sisteminde yer alan adresi bilinen son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Tebligatı çıkaran mercin veya posta memurunun adres kayıt sistemi dışında ayrıca bir adres araştırması yapma yükümlülüğü yoktur.
Tebligat mazbatasına adresin muhatabın adres kayıt sisteminde yer alan adresi meşruhatına yer verilerek çıkarılan ikinci tebligatta da, iki olasılık söz konusu olabilir. Eğer muhatabın adres kayıt sisteminde yer alan adresi ile hâlen oturmakta olduğu adres aynı ise muhataba tebligat yapılacaktır. Bu durum adres bilgilerinin güncelliğini zamanında takip eden vatandaşların lehinedir. Eğer muhatap adres kayıt sisteminde yer alan adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış ise bu durumda Tebligat Kanunu’nun 21/2. Maddesi devreye girecektir. Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır (Teb. K. m. 21/2) … ” (Duran, S.: Adres Kayıt Sisteminin Tebligat Hukuku Üzerine Etkileri, EÜHFD, C.VIII, S.2, 2013, s. 931- 933).
IV- GEREKÇE
İçtihadı birleştirmenin konusu; muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade edilmesi ve adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bu adresten farklı olması hâlinde; adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine “Mernis adresi” şerhi verilerek Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca doğrudan tebligat çıkartılmasının yeterli olup olmadığı, öncelikle bu adrese normal bir tebligat çıkartılmasının gerekip gerekmediğine ilişkindir.
Bir tebliğ işleminin Tebligat Kanunu hükümlerine tabi olabilmesi için o tebliği çıkaran merciin Tebligat Kanunu’nun 1. maddesinde sayılanlar arasında yer alması veya o tebliğ işlemi ile ilgili Kanunda tebliğin, Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılacağına dair bir düzenleme bulunması gerekir. Aksi hâlde yapılacak tebliğde Tebligat Kanunu hükümleri uygulanamaz.
Yargı mercileri tarafından yapılacak bütün tebligatlar Tebligat Kanunu’na. Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğe ve Elektronik Tebligat Yönetmeliğine göre yapılır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 21. maddesinin 1. fıkrası ile 57. maddesinin 1. Fıkrasında açıkça icra tebliğlerinin Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılacağı belirtilmiştir.
11.02.1959 tarihinde kabul edilen Tebligat Kanunu yıllar içinde ihtiyaçlara uygun olarak birçok değişikliğe uğramıştır. Bu değişikliklerden biri de 6099 sayılı Tebligat Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yapılmış olup, anılan Kanun 19.01.2011 tarihli ve 27820 sayılı Resmî Gazete ‘de yayımlanmıştır. 6099 sayılı Kanun ile 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda kabul edilen “adres kayıt sisteminin” Tebligat Kanunu’na uyumu sağlanmıştır. Adres kayıt sistemi gerçek kişiler için öngörülmüştür.
Tebligat Kanunu’nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. Fıkrasına göre; tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. Tebligat Kanunu’nda yazılı bilinen en son adres kavramı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’ndaki yerleşim yeri kavramı ile aynı anlama gelmemekte olup daha geniş içeriktedir. Yönetmeliğin 16. maddesinin 1. fıkrasına göre bilinen en son adresin tespitinde tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır.
Muhatabın bilinen en son adresi, ya kendi başvurusu veya ilgililerin bildirmesi yahut mevcut belgeler esas alınarak ya da soruşturma ile veya diğer herhangi bir şekilde belirlenmiş olabilir. Bilinen en son adresi tebliğ muhatabı (kendisine tebligat yapılacak kişi) bildirmiş olabileceği gibi diğer ilgili kimseler de (mesela davacı veya takibe girişen alacaklı) bildirebilir. Tebligatı çıkaracak merci (mesela mahkeme veya icra dairesi) de soruşturma yaparak, muhatabın bilinen en son adresini tespit edebilir (Muşul. s. 182,183). Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2 ve 3. fıkrası birlikte ele alındığında bu konuda bir sıralamanın olduğu ve muhatabın söz konusu bilinme hâlinin oluşumunda öncelikli ve üstün bir konumda bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Eş deyişle muhataba iradesi hilafına, bir başka yerde/adreste, yine de muhataba ait olduğunun ve hatta muhatabın da bildirdiği yerden daha çok orada bulunduğunun tespit edilmiş olduğu gerekçesiyle tebligat yapılamaz. Zira anılan maddenin 3. fıkrası. Bilinenin dolayısıyla muhatapça bildirilenin/istenenin dışında, başka bir yerde/adreste yapılan her tebligatın sonuçlanmasını, yine ve ancak muhatabın kabulüne bağlamıştır. Kazai merciler bakımından bildirilen adresin aynı zamanda “bilinen” adres olup olmadığının denetlenmesi ve bilinen adresin dışında başkaca bir adresin bildirildiği durumlarda ise -denetime elverişli olduğu ölçüde- buna itibar edilmeyip öncelikle bilinen/muhatapça bildirilen adresin esas alınması gerektiği açıktır (Yeşilova, s. 70,72). Dolayısı ile bilinen en son adresin tespitinde muhatabın bildirdiği adres önceliklidir. Örneğin senede dayalı icra takibinde borçlunun senette yazılı adresi, alacaklının takip talebinde borçluya atfen yazdığı adresten farklı ise ödeme emrinin borçlunun senette yazılı bulunan adresine tebliğe çıkarılması gerekir. Muhatap bilinen son adresini değiştirdiği ve yenisini bildirdiği takdirde bundan böyle bilinen son adres bu adres olacaktır (Pekcanıtez, s. 510).
Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine 19.01.2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanun ile eklenen 2. fıkrası ” … Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır … ” şeklindedir.
Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrasının gerek lafzı gerekse gerekçesi hiçbir şüpheye yer varmayacak düzeyde ve açıklıkta bilinen adres ile adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin farklı olması ihtimalini, durumunu esas almıştır (Yeşilova, s. 74,75,77).
Kanun koyucu bilinen en son adres ile mernis adresinin aynı olması hâlini ayrıca düzenlememiş ise de bu durumla ilgili bir içtihat aykırılığı bulunmamaktadır. İçtihadı birleştirmenin konusu, muhatabın bilinen en son adresi ile adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin farklı olması durumuna ilişkindir.
Tebligat Kanunu’nun 10. maddesi ile ilgili değişikliğe ilişkin 6099 sayılı Kanun gerekçesinde; daha önce, sağlıklı bir adres veri sistemi mevcut değilken. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’yla günümüzde merkezî ve kapsamlı bir adres kayıt sisteminin oluşturulduğu, bu sayede gerek Türkiye’de bulunan Türk vatandaşları ve yabancıların, gerekse yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının yerleşim yerlerinin kayıt altına alındığı, artık bir kişinin adresinin bilinmemesinin, çok düşük bir ihtimal olarak karşımıza çıkacağı, bu sistemi düzenleyen 5490 sayılı Kanun’a göre, yürütülecek iş ve işlemlerde bu sistemdeki adresin esas alınacağının da hükme bağlandığı, yani adres kayıt sistemindeki adresi kabul etmenin hem fiilî hem de kanunî bir zorunluluk olduğu, yapılan yeni düzenlemeyle öncelikle yine bilinen en son adrese tebligat yapılacağı, tebligatın yapılmasını isteyenin veya tebligatı çıkartan makamın bildirdiği adrese tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın 5490 sayılı Kanun’a göre adres kayıt sistemindeki adresinin, bilinen en son adresi olarak kabul edileceği ve tebligatın buraya yapılacağı açıklanmış, değişiklik ile birlikte adres kayıt sistemi dışında başkaca adres araştırması yapılmasının gerekmeyeceği, adres kayıt sistemindeki adresin son adres olarak kabul edildiği, ne tebligatı çıkartan merciin ne de posta memurunun başkaca bir adres araştırması yapmasına gerek bulunmadığı vurgulanmıştır.
Yasa değişikliği öncesinde gerçek kişilerin resmî herhangi bir adresine tebligat çıkarılıp bila tebliğ dönmesi hâlinde Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ yapılabilmekteydi.
Gerçek kişilerin birden fazla resmî kurumda adresinin bulunması, adres değişikliğinin bu resmî kurumlara bildirilmesinin zor olması nedeniyle eski adrese Tebligat Kanunu nun 35. Maddesine göre çıkan tebligatlarla öğrenmede güçlük yaşanması, kanun koyucuyu bu konuda bir yasa değişikliği yapmaya sevk etmiştir. Aynı zamanda 6099 sayılı Kanun ile Tebligat Kanunu’nun
- maddesinde de değişiklik yapılmıştır. Gerçek kişinin adres kayıt sistemindeki adresi resmî adresi olarak kabul edilmiştir.
Tebligatın muhatabın bilinen en son adresine yapılması ve böylece muhataba ulaşılması amaç olmakla birlikte bu konudaki zorluklar dolayısı ile kanun koyucu bir varsayım olarak adres kayıt sisteminde kayıtlı yerleşim yeri adresini bilinen en son adres olarak kabul etmiş ve kişilere bir yükümlülük getirmiştir (Arslan, R./ Yılmaz, E./ Ayvaz, S. T./Hanağası. E .: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2020, s. 191; Yeşilova, s. 72). Varsayım Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrasında düzenlendiği gibi muhatabın bilinen en son adresinin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde geçerlilik kazanacaktır. Burada önce muhatabın bilinen en son adresine tebligat yapılmaya çalışılacaktır. Bu adrese tebligat yapılamaz ise muhatabın mernis adresine Tebligat Kanunu’nun 10, maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılacaktır. Dolayısı ile bir kimsenin doğrudan doğruya mernis adresine tebligat yapılması mümkün olmayıp, mernis adresine tebligat ikincil bir yol veya çare olarak kullanılır (Arslan/ Yılmaz / Ayvaz/ Hanağası, s. 192).
Varsayım karinelerle birlikte ele alınıyorsa da varsayım, karine gibi doğrudan ispat konusu ile ilgili bir kavram değildir. Varsayımlar birtakım kanuni belirlemelerdir. Varsayım bir kurucu unsurun hukuki sonuçlarının başka bir unsur içinde doğru olup olmadığını araştırmaya ihtiyaç duymaksızın aynen kabulüdür. Varsayımda bir olaya, kanun doğrudan bir sonuç bağlamaktadır veya belirli bir olaya bağladığı sonucu diğer bir olay için de aynen kabul etmektedir. Varsayımda, (a) olayı için belirlenmiş hukuksal sonucu (b) olayına da bağlayan ve bu hukuksal sonuç açısından (b) olayını (a) olayına eşit gören bir hukuk kuralı söz konusudur. Varsayımda vakıaların ispatları bakımından bir güçlük yoktur, ancak (a) vakıası için kabul edilen hukuki sonuç, değişik hukuki düşüncelerle onunla eşit değerde kabul edilen (b) vakıasına da aynen uygulamaktadır. İspat konusunda kesin kanuni karine ve varsayım etkileri ve ortaya çıkardığı sonuçlar arasında çoğu zaman pratik farklılık yoktur. Ancak varsayım karineden farklı olarak belirsiz bir vakıayla ilgili ispat sorununu çözmek için düzenlenmemiştir. Zira (a) vakıası da (b) vakıası gibi bilinmektedir (Umar, B./ Yılmaz. E.: İsbat Yükü. İstanbul 1980, s. 169; Pekcanitez, s. 1668, 1669).
Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesine, 19.01.2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanun ile eklenen 2. fıkrasında: “Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” düzenlemesi yer almaktadır.
Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası da “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır, ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. Yönetmeliğin 79. maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir” hükmünü içermektedir.
Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası ile ilgili değişikliğe ilişkin 6099 sayılı
Kanun gerekçesinde; 10. maddede yapılan değişiklikle birlikte, bilinen en son adrese çıkartılan tebligattan sonuç alınamazsa, adres kayıt sistemindeki adresin esas alınacağı, başkaca araştırma yapılmadan tebligatın o adrese yapılacağı, muhatabın adresinin adres kayıt sisteminde görülmek ve kaydedilmekle birlikte, kendisi o adreste hiç bulunmaz ya da sürekli şekilde o adresten ayrılmış olursa tebliğ memurunun evrakı iade etmemesi ve 21. maddeye göre tebliğ işlemlerini yapmasının gerektiği, adres kayıt sistemindeki adresin, nihaî adres olarak kabul edildiği, adres kayıt sistemine çıkartılacak tebliğ evrakında, tebliğin “adres kayıt sistemindeki adrese çıkartıldığının açıkça belirtilerek, tebliğ memurunun yapacağı tebligatın bu çerçevede bir tebligat olduğunu bilerek hareket edeceği, böyle bir durumda muhatabın adres kayıt sistemindeki adresinde oturmamış olduğu veya sürekli olarak ayrıldığı tespit edildiğinde, tebliğ memurunun tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim ederek tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştıracağı, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihin tebliğ tarihi sayılacağı, bu fıkrayla muhatabın gerçek adresini ilgili mercilere bildirmemesi durumunda adres araştırması yapma zorunluluğunun ortadan kaldırıldığı açıklanmıştır. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrası ve 21. maddesinin 2. fıkrası ile Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası ve 79. maddesi; muhatabın bilinen en son adresine tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın mernis adresine doğrudan Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat çıkarılmasını açıkça düzenlemektedir.
6099 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklere ilişkin madde gerekçelerinde de bu hususa işaret edilmiştir. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrasında aynı Kanunun 21. maddesinin 2. fıkrasına bir gönderme bulunmadığından bahisle mernis adresine öncelikle normal tebligat çıkarılması sonucuna varılması mümkün değildir.
Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrası ile 21. maddesinin 2. Fıkrasındaki düzenlemelerle gerçek kişilerin adreslerinin tespit edilememesinden dolayı tebliğin sürüncemede kalması, masraf ve zaman kaybına yol açması engellenmeye çalışılmıştır. Anılan düzenlemelerde terditli bir tebligat söz konusudur. Muhataba önce bilinen en son adresi esas alınarak (normal yolla) tebligat çıkarılması gerekmektedir. Muhataba daha kolay ulaşılabilecek bir adres biliniyor ise önce oraya tebligat yapılması imkânı açık tutulmuştur. Bilinen adrese tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi (mernis adresi), bilinen en son adresi olarak kabul edilecek ve tebligat buraya yapılacaktır. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrasına göre mernis adresi bilinen en son adres kabul edilerek çıkarılacak tebligatlarda, tebligatı çıkaracak merci tarafından Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası uyarınca aynı Yönetmeliğin 79. maddesinin 2. fıkrasına göre açık mavi renkte bastırılan tebligat zarfina, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir. Böylece gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğundan, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli ayrılmış olsa dahi Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılabilecektir. Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi, başkaca araştırma yapılmasını gerekli kılmayan son adres olarak kabul edildiğinden, tebligatı çıkartan merci veya posta memuru başkaca bir adres araştırması yapmayacaktır. Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2.fıkrası uyarınca tebligatın ne şekilde yapılacağı Yönetmeliğin; 31. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi ile 2. fıkrasında, 30. maddesinin ilk cümlesinde ve 79. maddesinde belirtilmiştir.
Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılan tebliğ de normal bir tebliğ yoludur. Ancak Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılan tebligattan ayırmak amacıyla Kanunda yazılı diğer tebligat usulleri için normal tebligat ifadesi kullanılmıştır. Adres kayıt sisteminde adresi olmayan muhataplar için olağanüstü tebliğ yolları Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ veya 28. maddesine göre ilânen tebliğdir. Yönetmeliğin “Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden kaçınma ile adres kayıt sistemindeki adreste bulunmama halinde yapılacak işlem” başlıklı 31. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde tebliğ memurunun; muhatap, gösterilen adreste hiç oturmamış veya bu adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi tebligatın, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresince bu hususun meşruhat verilerek çıkarılması hâli gerçekleştiğinde tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclisi üyesinden birine ya da kolluk amir veya memuruna imza karşılığında teslim edeceği, (2) numaralı örneğe uygun olarak düzenlenen ihbarnameyi gösterilen adresteki kapıya yapıştıracağı belirtilmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise, 1. fıkranın (c) bendi gereğince yapılacak tebligatlarda tebliğ memurunca Yönetmeliğin 30. maddesine göre araştırma yapmayacağı düzenlenmiştir. Yönetmeliğin muhatabın adreste bulunmaması, ölmesi veya adresinden sürekli olarak ayrılması hâlinde yapılacak işlemler başlıklı 30. maddesinin 1. bendinin ilk cümlesinde “adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere” açıklaması ile Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılacak tebligatlarda Yönetmeliğin 30. maddesinde belirtilen adres araştırmasının yapılamayacağı ayrıca vurgulanarak pekiştirilmiştir. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinde 6099 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğe ilişkin
Kanun gerekçesinde vurgulandığı üzere, bir devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olmak aynı zamanda belirli yükümlülükleri de içermektedir. Bir vatandaşın adresini doğru bir şekilde bildirmesi ve kendisine ulaşılabilmesi önemlidir. Hiç kimse, adres değişikliğini bildirmemek suretiyle ihmali veya adresini belirsiz hâle getirecek kötü niyetli davranışlarıyla hak elde etmemelidir. Hukuk düzeni, kişinin açık ihmal veya kötü niyetini korumaz. Yeni adres kayıt sistemi sadece beyana değil, aynı zamanda değişik bileşenlere göre adres tespiti ve doğrulaması yapmakta, kişinin resmî işlemlere esas olacak yerleşim yeri adresi başta olmak üzere, ikincil ve diğer adreslerini de kaydetmektedir. Tüm adres araştırmaları bu adres kayıt sistemi esas alınarak yapılmaktadır.
Bilinen adrese çıkarılan tebliğin merciine iadesiyle birlikte artık tebliğe yarar/esas adres olarak adres kayıt sistemindeki adres (AKS) esas alınarak buraya, normal usulde tebligat çıkarılmasının kabulü mümkün değildir. Kanunun 10/2. maddesinin içerdiği varsayım özelinde, adres kayıt sistemindeki adres, aksi iddia edilemez/bulunamaz/uygulanamaz bir nitelik taşımaktadır. Şayet “normal” usulde çıkartılacak tebligatla Kanunun 21/1 ve Yönetmeliğin 30. maddesine tabi bir tebliğ metodu ifade edilmek isteniyorsa bu metodun adres araştırmasını içermemesi olası değildir. Oysa adres kayıt sistemi, başkaca hiçbir merci yahut kişinin yapacağı adres araştırmasını gerekli görmediği gibi hukuken mümkün de değildir. Adres kayıt sistemindeki adresin aksinin çürütülemez özelliği ve özellikle başkaca bir adres araştırmasına hukuken imkân vermeyen yapısı, doğal olarak aynı adrese olağan usulde yani Kanunun 21/1. maddesine göre bir tebliğin yapılmasına manidir … ” (Yeşilova, s. 87, 105), gerekir. Davanın geçersiz tebligatlarla görüşülüp,
Sonuç olarak;
Tebligat Kanunu’nun lafzı ile 6099 sayılı Kanun’un genel gerekçesi ve Tebligat Kanunu’nun 10 ve 21. maddelerinde yapılan değişikliklere ilişkin gerekçeler ve doktrindeki görüşler birlikte değerlendirildiğinde: mernis adresinin resmî tebligat adresi olarak kabul edildiği, mernis adresinin Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrasında yazılı durumlarda başkaca adres araştırması yapılmasını gerekli kılmayan son adres olarak kanun koyucu tarafından kabul edildiği, bu nedenle Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. Fıkrası uyarınca yapılacak tebligatlarda muhatap o adreste hiç oturmamış veya adresten sürekli ayrılmış olsa dahi yeni adresi araştırılmaksızın o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında tebligatı teslim edileceği, ihbarnamenin gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırılacağı düzenlenmiş olduğundan, Tebligat Kanunu ve Yönetmelik hükümlerine göre iki aşamalı bir tebliğ usulü benimsendiği anlaşılmaktadır. Birinci aşamada; muhatabın bilinen en son adresine çıkarılan tebligatın tebliğ edilemeden iade edilmesi üzerine ikinci aşama olarak: tebliği çıkaran merci tarafından çıkarılacak tebligat zarfı üzerine “mernis adresi” şerhi ile birlikte tebligatın Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca yapılacağına dair şerhin yazılması, tebliğ memurunun muhatabın mernis adresine başkaca bir adres araştırması yapmadan doğrudan Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligatı yapması gerekir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, uygulamada tebliğ yapılmasını isteyen tarafın, muhatabın bilinen en son adresi yerine kötü niyetle muhatabın adresini yanlış, ilgisiz adres bildirilmesi ve tebligatın yapılamadan iade edilmesinden sonra Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebliğ yapılması hâlinde muhatabın tebligattan haberdar olamayacağı ve dolayısı ile hukuki dinlenilme hakkının ihlal edileceği hususu tartışma ve değerlendirme konusu olmuştur.
Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebliğ yapılması şartı öncelikle bilinen en son adrese tebligatın çıkarılması ve tebligatın yapılamadan iade edilmesidir. Şayet bu adres muhatabın bilinen en son adresi değil ise tebliği çıkaran merci (mahkemeler veya icra dairesi) bu konudaki denetim yetkisini yapmadan anılan maddeye göre Yönetmeliğin 79. maddesinin 2. fıkrası uyarınca açık mavi zarfla tebligat çıkartmış ise yapılan tebliğ işlemi geçersiz olacaktır. Çünkü Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca tebliğ yapılabilme şartı olan öncelikle bilinen en son adrese gönderilmiş bir tebligat yoktur. Bu hâlde tebligat icra dairesince yapılmış ise bu tebligat şikâyet yolu ile icra mahkemesince iptal edilebilir. Mahkemece yargılamanın çeşitli aşamalarında taraflara tebligat yapılmaktadır.
Tebligat geçersiz olarak yapılmış ise süreler işlemeye başlamaz. Mahkemenin yeniden tarafa usulüne uygun tebligat çıkarması sonuçlandırılması hâlinde bu husus temyiz incelemesinde bozma sebebi yapılabilir. Bu nedenle tebliğ isteyen tarafın muhatabın bilinen en son adresi olarak gösterdiği adresin doğruluğu Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrasına göre tebliği çıkaracak merciin denetimine tabi olup, kötü niyetle yanlış adres göstermek suretiyle Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. Fıkrasının uygulanması hâlinde belirten yasal çarelere başvurulabilir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında mernis adresine Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılması şerhini içeren tebligatlarda uygulamada bir kısım posta memurlarının gösterilen adrese gidip kapıyı çalmadan tebligatı doğrudan ilgili mahalle muhtarına bıraktığı, bu nedenle muhatapların tebligattan haberi olmadığı hususu tartışma ve değerlendirme konusu olmuştur.
Öncelikle belirtmek gerekir ki Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılacak tebligatlarda posta memurunun tebligat zarfında gösterilen mernis adresindeki kapıyı çalmadan tebligat evrakını muhtara bırakarak ihbarnameyi kapıya yapıştıracağı yönünde Kanun ve Yönetmelikte bir düzenleme bulunmamaktadır. Belirtilen maddenin başlığı ” … tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina … ” şeklinde olup, posta memuru gösterilen adresteki kapıya gitmeden tebliğ imkânsızlığını saptayamaz. Yine Yönetmeliğin 31. maddesinin başlığı ” … adres kayıt sistemindeki adreste bulunamama halinde yapılacak işlem … ” şeklinde olup, posta memurunun adres kayıt sistemindeki adrese gideceği ve muhatabın gösterilen adreste hiç oturmamış veya sürekli olarak ayrılmış olması hâlinde aynı maddenin 2. fıkrasına göre işlem yapması gerektiği konusunda kuşku bulunmamaktadır. Nitekim bu husus Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası ile ilgili değişikliğe ilişkin 6099 sayılı Kanun gerekçesinde de belirtilmiştir. Bu nedenle yasal düzenlemelere aykırı olarak Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılması şerhini içeren tebligatlarda uygulamada bir kısım posta memurlarının tebligat zarfında gösterilen adrese gidip kapıyı çalmadan tebligatı doğrudan ilgili mahalle muhtarına bıraktıkları gerekçesiyle muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine öncelikle normal bir tebligat çıkartılması suretiyle üç aşamalı tebligat yönteminin uygulanması gerektiği görüşü usul ve yasaya aykırıdır.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında tartışılan konulardan bir diğeri ise muhatabın bilinen adresine çıkarılan tebligatın (bila) tebliğ edilemeden iadesi durumunda adil yargılanma hakkı ile hukuki dinlenilme hakkının gereği olarak Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebliğden önce mernis adresine normal yoldan tebligat çıkarılması suretiyle bilgilendirme hakkının sağlanması gerektiği hususudur.
Kanun ve Yönetmeliğin amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususların belgeye bağlanmasıdır. Hâl böyle olunca. Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Tebligat Kanunu ile Yönetmelikte öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Kanun ve Yönetmelikte yer almayan bir usulle de tebligat yapılamaz. Nitekim, Kanunun ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır. Kanunda belirtilen usulle tebligat yapılması hukuki dinlenilme hakkının da bir gereğidir.
Önemle belirtmek gerekir ki hukuki dinlenilme hakkı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun biçimde haber vermeyi gerektirir. Tebliğ ile kendisine tebligat yapılan kimse açılan davadan zamanında ve tam olarak, eksiksiz haberdar olmalıdır. Eğer tebligat yasaya aykırı yapılmışsa, hukuki dinlenilme hakkı ihlâl edilmiştir. Açılmış olan dava ve bu davada ileri sürülen iddia ve savunmalar hakkında bilgi verme genel olarak tebligat biçiminde yapıldığından ilgililerin adreslerinin bilinmesi ve tebligatın ilgilinin doğru adresine yapılmasının çok büyük önemi vardır. Tebligat ilgilinin bilinen en son adresine yapılacaktır (Tebligat K. m.10).
Kendisine usulüne uygun tebligat yapıldıktan sonra ilgili adresini değiştirirse, yeni adresini tebligat yaptırmış olan mercie bildirmelidir. Bundan sonraki tebligatlar bu yeni adrese yapılacaktır. Aksi takdirde, yeni adresi tebliğ memuru tarafından da belirlenemez ise, bu tebligatın nasıl yapılacağı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesinde gösterilmiştir. Bu işlemlerin eksik yapılmış olması da tebligatın usulüne uygun yapılmaması ve dolayısıyla hukuki dinlenilme hakkının ihlâli sonucunu doğuracaktır. Ancak usulsüz tebliğe rağmen ilgili tebligattan haberdar olmuşsa, bu durumda hukuki dinlenilme hakkının ihlâli de söz konusu olmayacaktır. Tebligat Kanunu’nun 28. maddesine göre, adresi meçhul olanlara tebligat ilânen yapılır. Adresi bilinemeyen ve tüm araştırmalara rağmen bulunamayan kişilere karşı son çare olarak ilânen tebligat yapılır. Tebligat Kanunu’ndaki koşullara uygun olması şartıyla, ilânen tebligat hukuki dinlenilme hakkının bir ihlâli değildir (Pekcanıtez. H .: Hukuki Dinlenilme Hakkı, Prof. Dr. Seyfullah Edis’e Armağan, İzmir 2000. s. 770,771). Yukarıda ayrıntılarıyla açıklandığı üzere muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade edilmesi ve adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bu adresten farklı olması hâlinde; adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine “Mernis adresi” şerhi verilerek Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca doğrudan tebligat çıkarılması Tebligat Kanunu ile Yönetmelikteki koşullara uygun olduğundan hukuki dinlenilme hakkının bir ihlâli değildir.
Muhatap yönünden kayıtlı adrese bağlanan olumsuz sonuçlardan kurtulmanın yolu, 5490 sayılı Kanun’un 49 ve 50. maddelerinde gösterilmiştir (Yeşilova. s. 105). Muhatap adresini değiştirmiş ise bu değişikliği belirli bir süre içinde ilgili mercilere bildirmek zorundadır. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrası ile 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılan tebligatlarda hukuki dinlenilme hakkının sağlanması bakımından haklı mazeret var ise HMK’nın 95.maddesinde eski hâle getirme ve İİK’nın 65. maddesinde gecikmiş itiraz yolu bulunmaktadır.
Tebligat Kanunu’nun 16/1, 17/1, 18/1, 20 ve 21/1. maddeleri uyarınca yapılan tebligatlarda, muhataba bizzat tebliğ yapılmadan hukuken tebliğ yapıldığı durumlarda da her zaman muhatabın tebligattan haberdar olmama olasılığı vardır. Tebligatın muhataba değil de muhatap yerine kanunen yetkilendirilen/görevlendirilen kimselere elden tebliğ edildiği hâllerde tebligatın aynı anda muhataba yapıldığı varsayılmıştır (Yeşilova, s. 69). Hukuken tebliğ yapılan hâllere Tebligat Kanunu’nun 28 ve 35. maddeleri de örnek gösterilebilir.
Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki adil yargılanma hakkı, hukuki dinlenilme hakkını da bünyesinde bulunduran, kapsam itibarıyla ondan daha geniş bir içeriğe sahip hak konumundadır. Adil yargılanma hakkı, hukuki dinlenilme hakkının yanı sıra, kanunî, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde, alenî olarak, makul bir sürede yargılanmayı içerir. Adil yargılanma hakkı eşitlik temeline dayalı, davanın her iki tarafına da ait bir hak niteliğindedir.
Adil yargılanmanın gerçekleştirilebilmesi için sadece hukukî dinlenilme hakkının tanınmış olması yetmez; ayrıca bu hakkın taraflara eşitlik temeline dayalı olarak kullandırılmasının sağlanması da şarttır. Bunun sağlanabilmesinin aracı ise silahların eşitliği ilkesidir (Tanrıver, S.: Hukuk Yargısı (Medeni Yargı) Bağlamında Adil Yargılanma Hakkı, TBB Dergisi, 2004 S. 53, s. 192,209,210). Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesinde belirtilen silahların eşitliği ilkesi, mahkeme önünde sahip olunan hak ve vecibeler bakımından taraflar arasında tam bir eşitliğin bulunması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır. Başka bir deyişle., silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarından birini diğeri karşısında avantajsız bir duruma düşürmeyecek şekilde her iki tarafın deliller de dâhil olmak üzere, iddia ve savunmasını ortaya koymak için makul bir olanağa sahip olması, tarafların denge içinde olması demektir. Söz konusu ilke tarafların usulüne uygun olarak mahkemenin önüne gelmelerini sağlayan tebligat işlemi açısından da önemlidir. Bu bağlamda makul sürede yargılanma hakkı her iki tarafa ait bir hak olup, muhatabın hukuki dinlenilme hakkının temini için Kanun ve Yönetmelikte öngörülmeyen şekilde tebligat yapılmaya çalışılması karşı tarafın makul sürede yargılanma hakkını ihlal etmekte ve muhataba yapılması geciken tebligat işlemi, karşı tarafın hak kaybına yol açabilmektedir. 6099 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde de özellikle adil yargılamadaki makul süre unsurunun gerçekleşmesine önemli katkı sağlanacağı, diğer yandan da tebligatın güvenli bir adrese yapılması imkânının doğacağı vurgulanmıştır.
Adil yargılanma hakkı ve hukuki dinlenilme hakkı gerekçe gösterilerek Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılmasının bir koşulu olarak mernis adresine normal tebligat gönderilmesi gerektiği görüşü, Kanunda belirtilmeyen bir şekilde tebligat yapılması sonucunu doğurur. Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası, 30. maddesinin 1. fıkrası, 31. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi 6099 sayılı Kanun un genel gerekçesi ve Tebligat Kanunu’nun 10 ve 21. maddeleri ilgili değişikliklere ilişkin 6099 sayılı Kanun gerekçesinde mernis adresinin bilinen en son adres olarak belirtilip bu nedenle başkaca adres araştırması yapılamayacağı emredici bir hüküm olarak ortaya konulmuşken, muhatabın bilinen adresine çıkarılan tebligatın (bila) tebliğ edilemeden iadesi durumunda mernis adresine önce normal tebligat çıkarılması, Yönetmeliğin 30. maddesine göre tebliğ memurunun adres araştırması yapması ve tespit edilen başka adresine tebliğ evrakının gönderilmesi sonucunu doğurur ki bu durum Kanunun açık hükmüne aykırıdır. Adres kayıt sistemindeki adresi kabul etmek hem fiilî hem de kanunî bir zorunluluktur. Kanunda belirtilen mernis adresinin Tebligat Kanunu nun 10. maddesinin 2. fıkrası ile 21. maddesinin 2. fıkrasına göre muhatabın bilinen en son adres olduğu varsayımı hiçbir gerekçe ile çürütülmemeli ve Kanundaki varsayıma her durumda üstünlük tanınmalıdır. Tebligat Kanunu’nda değişiklik yapan 6099 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde de kanuni düzenlemelerin yapılmasında adil yargılanma hakkı ve onun devamı niteliğindeki hukuki dinlenilme hakkı ile yargılamanın makul sürcde bitirilmesi arasındaki hassas dengenin gözetildiği vurgulanmıştır. Bu nedenlerle hukuki dinlenilme hakkının makul sürede yargılanma hakkına göre daha üstün olduğundan bahisle muhatabın bilinen adresine çıkarılan tebligatın (bila) tebliğ edilemeden iadesi durumunda Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebliğden önce mernis adresine normal yoldan tebligat çıkarılması kanun koyucunun iradesine aykırıdır. Aksinin kabulü kanun koyucunun Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrasında öngördüğü adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinin muhatabın bilinen en son adresi olduğu varsayımının içtihat yolu ile aşılması anlamına gelir. Hâl böyle olunca muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade edilmesi ve adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bu adresten farklı olması hâlinde; adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine “Mernis adresi” şerhi verilerek Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca doğrudan tebligat çıkartılmasının yeterli olduğu, öncelikle bu adrese normal bir tebligat çıkartılmasının gerekmediği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
V- SONUÇ
Muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade edilmesi ve adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bu adresten farklı olması hâlinde: adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine “Mernis adresi” şerhi verilerek Tebligat Kanunu nun 21/2. Maddesi uyarınca doğrudan tebligat çıkartılmasının yeterli olduğuna, öncelikle bu adrese normal bir tebligat çıkartılmasının gerekmediğine dair, 20.11.2020 tarihinde yapılan üçüncü görüşmede oy çokluğu ile karar verilmiştir.
.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!